Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Faruk

Oysa sustine et abstineyi bir hayat düsturu olarak kabul eden biri için işlerin bu noktaya gelmemesi gerekirdi. Hele " hem hayatı hem ölümü için teselliyi bulduğunu" söylediği ve öğretisinin asıl ilhamını borçlu olduğu kitabın dünyasında böyle bir şey düşünülemezdi bile. Orada söyleyecek sözü olanlar söyleyeceklerini söyler ve yankılanıp yankılanmadığını gönnek için dönüp arkalanna bakmazlardı bile. Söylediklerini de çok fazla önemsemezlerdi. Bilirlerdi ki kendilerine verilenle verilenin talepleri doğrultusunda elde ettiklerinin denizinde içinde yaşadıkları dünyanın kopardığı fırtınalardı terennüm ettikleri . Bundan kendilerine pay çıkannak akıllarına bile gelmezdi. Nitekim çoğunun adları bu sebepten ötürü çoktan bilinmezliğe karılmıştır. Ve bilinmez kalmaya ses çıkarmayışlarının, bunu sessizce kabullenişlerinin bir zamanlar sanıldığı gibi iptidailikleri n i n değil asaletlerinin parçası olabileceğini şimdi şimdi anlıyoruz, zira nasıl ki asıl görünmez ise ve bu onun asliliğine delalet ediyorsa bilinmek istemeyiş de asilliğin asaletindendir. Söyleyeceklerini söylerken onların önemsediği tek şey sözü ayağa düşünnemekti . Söylediklerinin dile gelmeyi, söze dökülmeyi bekleyenin gerisinde kalması-onun taleplerini savsaklaması, dolayısıyla ona halel getinnesi şöyle dursun-o talepleri bihakkın yeri ne getirememesi onları üzerdi.
Sayfa 29
Reklam
Düşünür kalabalıkların yargı gücünden yoksunluğunu La Bruyere'den naklettiği vecizeyle serin kanlılıkla ortaya koyar: Apres l'esprit de discemement, ce qu 'ily a au monde de plus rare, ce sont les diamans et les perles: "Yargı gücünden sonra dünyadaki en nadir şey elmaslar ve incilerdir". Kalabalıklar "haki ki olanı sahtesinden, sapı samandan, altını bakırdan ayırt etmeyi bilmezler. Sıradan ile nadir rastlanır kafa arasındaki geniş uçurumu görmezler. " Dolayısıyla çoğunluk iyiyi kötüden ayırıp görüş beyan edecek durumda olan azınlığın otoritesine boyun eğer, bu bakımdan "herkesin hemen kendi üzerlerindekinin üstünlüğü nü tanıyacak ve onların önderliğini takip edecek kadar kendine ait yargı gücü vardır. "
Sayfa 27
Ama nasıl ki ileri derecede hastalıklı bir bünyede sağlam bir uzvun yaşaması mümkün değilse, bir şey değil mi ki bunun gibi bir dünyada neşvü nema bulmuştur sırf bu bile ona ihtiyatla yaklaşmak için yeterlidir. Aksi halde değil neşvünema bulmak varlık gösteremez, hatta ayakta dahi kalamazdı, dolayısıyla "fazlasına hacet yok, bu kadarı bile onun kötülüğüne bir karine olarak yeterlidir" peşin kabulü dahi bu ihtiyata bir zarar vermez, çünkü bu dünyanın şartlarının talep ettiği ihtiyatkarlığın koyuluğu , her ne kadar ancak oyalayan, ayartan ve öldüren şeylere geçit verse de o bir yolunu bulup zamanın zehirleyici ruh unda bir gedik açmıştır iyimserliğiyle savuşturulamaz.
Sayfa 22

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İlkesizlik her yerde kazanıyor.
Sayfa 12 - 2. Baskıya Önsöz
Her tür kesinliğe karşı, insanların öldürülmesinin sineklerin öldürülmesi kadar gündelik sayıldığı şu anlamsız dünyayı tanıdığımızı sakin sakin yadsıyorlardı; şu sınırları iyi çizilmiş vahşiliği, şu hesaplanmış çılgınlığı, şimdinin dışında ne varsa her şeye karşı korkunç bir özgürlük duygusunu da beraberinde getiren şu tutsaklığı, şu ölüm kokusunu, öldürmediği herkesi şaşkına çeviren şu ölüm kokusunu, son olarak da bir bölümü her gün bir fırının ağzına yığılmış, yağlı kokular çıkararak havaya karışan, öteki bölümü de güçsüzlük ve korkunun zincirlerine vurulmuş kendi sırasını bekleyen şu şaşkına dönmüş insanlardan olduğumuzu inkâr ediyorlardı.
Sayfa 260
Reklam
Değişmişti o, ama veba onun dikkatini başka yöne çekmişti, o ise tüm gücüyle bunu yadsımaya çalışmış, ancak yine de içinde sessiz bir acı gibi yaşayadurmuştu bu duygu. Bir anlamda, vebanın çok ani biçimde bittiği duygusuna kapılıyordu, sanki bunu düşünmeye hazır değildi.
Sayfa 258
Anımsamak için de bir bahane olurdu bu. Ama oyunu kazanmak bu idiyse, insanın umuttan yoksun, yalnızca bildiği ve anımsadığı şeyle yaşaması güç olmalıydı.
Sayfa 255
İnsan her zaman çelik gibi iradeli olamaz, her zaman dimdik duramaz ve sonunda mücadele için örülmüş o güç yumağını coşku içinde çözmek de bir mutluluktur.
Sayfa 247
Kimsenin yüreğinde çok eski ve neşesiz bir umuttan başka bir şeye yer yoktu, insanların ölümü seçmesine engel olan ve yaşamak için duydukları basit bir saplantıdan başka bir şey olmayan şu umut vardı yalnızca yüreklerde.
Sayfa 228
Sonuçta, yalnızca vebanın içinde yaşamak çok saçma. Tabii ki insan kurbanlar için mücadele etmeli. Ama başka hiçbir şeyden hoşlanmaz hale gelmişse, ne işe yarar mücadelesi?”
Sayfa 223
Reklam
Bu dünya için hiçbir değerim olmadığını ve öldürmeyi reddettiğim andan başlayarak kendimi belirli bir sürgüne mahkûm ettiğimi biliyorum. Tarihi başkaları yapacak. Başkalarını yargılayamayacağımı da biliyorum kesinlikle. Sağduyulu bir katil olmak için gereken bir özellik eksik bende. Bu da bir üstünlük değil. Ama şimdi, gerçekte olduğum kişi olmaya razı geliyorum, alçakgönüllülüğü öğrendim. Yeryüzünde felaketler ve kurbanlar olduğunu ve elden geldiğince felaketin yanında yer almamak gerektiğini söylüyorum yalnızca. Belki size basit gelecektir bu ve ben basit olup olmadığını da bilmiyorum, ama gerçek olduğunu biliyorum. Başımı döndürecek ve başkalarını cinayete razı edecek denli baş döndürmüş öyle çok kanıt duydum ki, insanların tüm mutsuzluğunun açık konuşmamalarından kaynaklandığını anladım. O zaman, doğru yolda olmak için açık konuşmak ve açık davranmayı seçtim. Sonuçta, felaketlerin ve kurbanların olduğunu söylüyorum, başka da bir şey demiyorum. Eğer bunu söylerken kendim bir felakete dönüşüyorsam, en azından gönül rızamla değildir bu. Masum bir katil olmaya çalışıyorum. Görüyorsunuz ya, büyük bir hırs değil bu.
Sayfa 221
İşte, yine bu nedenle bu salgının bana öğrettiği hiçbir şey yok, onunla sizin yanınızda mücadele etmekten başka. Sağlam bilgilere dayanarak (görüyorsunuz ya Rieux, yaşamla ilgili her şeyi biliyorum) herkesin vebayı kendi içinde taşıdığını çünkü kimsenin, hayır kimsenin bundan kurtuluşu olmadığını biliyorum. Bir dikkatsizlik sırasında başkasının yüzüne doğru soluk vererek ve ona hastalık bulaştırmamak için hep dikkatli olmak gerektiğini de biliyorum. Doğal olan, mikroptur. Gerisi, sağlık, dürüstlük, saflık; bunlar iradenin, hiç susmaması gereken bir iradenin bir sonucudur diyebiliriz. Dürüst insan, kimseye mikrop bulaştırmayan insan, en az dalgınlık yapandır. Ve hiç dalgınlık yapmamak için irade ve çelik gibi gergin olmak gerekir!
Sayfa 221
İnsanların uykusu vebalıların yaşamından daha kutsaldır. İyi insanların uyumasına engel olmamak gerekir. Kötü bir tat bırakırdı böyle bir şey ve tadın yerinde olması için ısrara yer yoktur, herkes bilir bunu. Ama ben, o zamandan bu yana iyi uyuyamadım. Kötü tat ağzımda kaldı ve ısrar etmekten yani bunu düşünmekten vazgeçmedim.
Sayfa 219
“Masumiyetin gözleri oyulunca Hıristiyan ya inancını yitirmeli ya da gözleri oyulmalı.
Sayfa 201
İyilik ve kötülük kuşkusuz vardı ve genelde onları birbirinden ayıran şeyler kolayca açıklanırdı. Ama sorun kötülükte başlıyordu. Örneğin, görünüşte gerekli olan kötülük ve görünüşte gereksiz olan kötülük vardı. Cehenneme düşmüş Don Juan vardı ve bir çocuğun ölümü vardı. Çapkının cezaya çarptırılması ne kadar adilse, çocuğun acısını anlamak o kadar zordu. Ve gerçekte, yeryüzünde bir çocuğun acısından, o acının beraberinde getirdiği nefretten ve bunu açıklamak için aranacak nedenlerden daha önemli hiçbir şey yoktu. Yaşamın geri kalan bölümünde Tanrı bizim için her şeyi kolaylaştırıyordu ve o âna kadar dinin takdir edilecek bir yanı yoktu. Oysa şimdi, Tanrı bizi duvarın dibine koyuyordu. Böylece vebanın duvarları dibindeydik ve onların ölümcül gölgesinde bizim yararımıza olanı bulmamız gerekiyordu. Rahip Paneloux kendisinin duvara tırmanmasını sağlayacak kolaylıkları bile reddediyordu. Çocuğu bekleyen güzelliklerin sonsuzluğu onun acısını telafi edecektir, demek onun için kolay olurdu, ama gerçekte bu konuda hiçbir şey bilmiyordu. Bir keyfin sonsuzluğunun insan acısını bir an telafi edebileceğini kim ileri sürebilirdi?
Sayfa 197
11,3bin öğeden 9,6bin ile 9,7bin arasındakiler gösteriliyor.