Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Sezen Yıldız
Sezen Yıldız
@Pissicik
İktisat/Lisans
İzmir
17 kütüphaneci puanı
210 okur puanı
Mart 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Üniversite yıllarında fırtınalı bir aşk sonrası Ezel efendi (pardon Abdülezel) kızımız Munise'yi terk edip dünya turuna çıkar sonrada gittiği yerde kal gelirse yıllar sonra karşı karşıya geldiklerinde vay o adamın haline.
Hemde müdüre hanımın asistanı olursa o aynı şahsiyet amanın yandı gülüm keten helvam.
Anasından emdiği sütü de tüm kadınların öcünü de fevkalade aldı. O intikam soğuk yenen bir yemektir derken vah vah yandın oğlum dedim durdum. Bolca kahkaha attım, hele bazı sahnelerde yürü be kızım helal sana diye takımını destekleyen teknik direktör edası da hakimdi üzerimde.
Bir kadının kalbini kırıp üstüne asistanı okur ve ah canım seviyorum dersen o kadın seni bir güzel köle eder kapısına. Ezel efendi feci kıvrandı, ah kıyamam dedim bir an ama olsun o kadardan bir şey olmaz.
Özellikle aşk acısının ardından kadının güçsüz ve çaresiz hissetmeyip güçlü bir kadın oluşu ve sevse de kalbini feci halde kıran adama ah canım ne iyi ettin de geldin demeyip kollarına direk alamamış olması güzeldi. Sanırım esas bu noktayı sevdim.
Bir ara yazık Ezel kirletilmiş bir mendil gibi kapının önüne de konması değil orda gecenin 2sinde kahkaha attım işte.
Kadının iradesi ve erkeğin pişmanlığın dan oluşan ve bizlere aslanım aferim sana kızım diye diye okuduğumuz bir kaç saat bırakmış. Bir kaç saat diyorum zira 3 saatte bitti ve keyif aldığım kahkahalarımı satırlar arasına bıraktığım bir kitap oldu.
Yorumdan da belli olduğu üzere tavsiyemdir.
Tanıtım yazısından cinayet romanı olarak düşünüp nasıl kurgu acaba derken olaya farklı yerden bakıldığını farkettim.
Evet cinayet var, ama katil değil katiller topluluğu var. Cinayet masası komseri Ercüment yetimhane de büyümüş bir çocuk ve yıllardır ailesini ararken de yardıma muhtaç kadınlara ve çocuklara el uzatıyor.
Zulüm karşısında aslan
Polisiye/Gerilim sever biri olarak ilk kez Çin'de oldukça fenomen bir yazarın kitabını okudum.
Yıllar önce kapanmış bir davanın izini gizlice sürerken ölen dedektifin ardından yıllar önce kurulup sonra dağıtılmış tim tekrar kuruldu ve olaylar yine gizlice yürütülmekte başlandı.
Buna rağmen ölümler son bulmadı. Kendilerine 'Erinyeler' diyen kişi
Okur Takip Önerileri
Melike'nin lise yıllarında aşık olduğu Hakan ve o dönemlerde ona çektirdiklerine rağmen Melike'nin ona hala aşık olabilmesi hayrete düşürmedi değil, hele ki sonrasında evlilik süreci ve sonrasında Hakan'ın ailesinin tavırları, bir kocanın ailem de ailem demesi.
Onca aşağılama, onca acı, onca gözyaşına kayıtsız kalması ve sonrasında gelen dayatma,
Arslan'ın Anadolu topraklarına yaptığı keşif yolculuğu sırasında Ani şehrinin prensesi Ferruh Lika'yı görüp aşık olmasıyla aşk uğruna atıldığı macera dolu anlarda başına gelenlerin masalsı bir hava ile anlatımına oluşuyor kitap.
Devler, cinler, ifritler, periler ve büyülü diyarlarda sevdiği uğruna atıldığı maceraları okurken bazen güldüm. Zira
Ankara'da işlenen ve esrari çözülemeyen cinayetler esas konu gibi dursa da aslında bu çözülemeyen cinayetlerin ardında farklı bir neden gizlenmiş olsa da kimse bunu çözmeyi başaramadı.
Psikolojik açıdan çocukluk travması ile büyümüş bir çocuğun sessiz isyanı da diyebiliriz.
Daha fazlası direk spoi kısmına girecek o sebeple yazmamak daha mantıklı.
Kanlı ve esrarengiz cinayetlerle süslenmiş bir cinayet romanı ismi ve kapaktan da anlaşılacağı üzere, yazım dili güzeldi. Bazı anlarda sadece bir tık daha az detay olsaydı diye düşüncede kalsam da heyecanı vardı kitabın.
Sonu bir nebze tahmin edilebilir, bir nebze şaşırtabilir. Bu da bazı insanların kendilerini iyi kamufle etme şekilleri ve biz okurların tahmin yürütme durumlarına göre değişebilir.
Bol cinayetli, gizemli bir kitaptı. Cinayet severler inceleyebilirler.
17 yaşında gündelik hayatın telaşlarından kaçmaya çalışan bir adamın kafasının içinden, 19 yaşında iğrenç bir yaşamı unutmak için hayal dünyasından başka sığınacak bir yeri kalmayan bir adamın, her bulduğu kağıda notlar alarak başladığı söz yaşlarıdır.
Zor olan hayatını bir nebze yazarak anlatma çabasını öncelikle takdir ediyorum ve keşke bu kadar zor bir hayatı olmasaydı diyorum. Belki de bu zorluklar sayesinde şimdi olduğu kişi olmuştur.
*Herkese itirazım var, sana ihtiyacım.
*Bu kez anladım diyorum yeni bir yüzle çıkıyorsun karşıma yüzsüzlüğün de bile yüz var.
*Elbette anlayacaksın beni, gözyaşım sel olup vicdanını bastığında.
*Sen saçlarını dağıt şimdi karşımda. Ben bakışlarımla dünyayı toparlarım..
*Bütün bu bulutlar senin kadar yağmur olamazlar. Gözüm de..
*Ben inancımı yitirdim arkadaşım, para yapsın size o dostluğu..
*Tarihi yeni bir tarih yazamayacak kadar çok önemsiyoruz. Her şeyin bir bedeli var diyebilmeyi çok isterdim. Bazı şeylerin o kadar çok ki..
Bu kitap binlerce sözcüğün bir araya gelişinden değil bir adamın kendinden gidişinden oluşur.
Onun gel gitleri, ruhunun yaraları, hayata karşı umarsızlığı, her şeye rağmen mücadele ederek yaşaması...
Deneme türünde bir kitap, ama yazılan her satır hayata atılan bir çentik....
Beynimde sorular akmaya devam ediyordu. Kötülükler insanların başına neden geliyordu? Her şeye yeten bir güç varsa kötülük neden vardı? Korku ve dehşetle fark ettim ki kötülük gelmiş geçmiş en büyük ve en çözümsüz problemdi. Boğulma hissiyle yatakta dönüp dururken ‘kötülük problemi’ni kafamda çözmeden yoluma devam edemeyeceğimi anlamıştım.
Can'ın
𝐁𝐚𝐝𝐞𝐦 𝐫𝐞𝐧𝐤𝐥𝐢 𝐠𝐨̈𝐳𝐥𝐞𝐫𝐢𝐧 𝐯𝐚𝐫𝐝ı,
𝐇𝐞𝐫 𝐠𝐞𝐜𝐞 𝐤𝐚𝐫𝐚𝐧𝐥ı𝐤𝐭𝐚 𝐤𝐚𝐲𝐚𝐫𝐝ı, 𝐲ı𝐥𝐝ı𝐳𝐥𝐚𝐫.
𝐃𝐨𝐤𝐮𝐧𝐝𝐮𝐤𝐜̧𝐚 𝐤𝐚𝐜̧𝐚𝐫𝐝ı 𝐠𝐨̈𝐳𝐥𝐞𝐫𝐢𝐧.
𝐕𝐞 𝐤𝐚𝐜̧𝐭ı𝐤𝐜̧𝐚 𝐲ı𝐥𝐝ı𝐳𝐥𝐚𝐫 𝐬𝐨̈𝐧𝐞𝐫𝐝𝐢.
𝐇𝐞𝐫 𝐛𝐮𝐥𝐮𝐭 𝐚𝐫𝐤𝐚𝐬ı𝐧𝐝𝐚𝐧 𝐩𝐚𝐫𝐥𝐚𝐲𝐚𝐧 ı𝐬̧ı𝐤,
𝐁𝐚𝐤𝐭ı𝐤𝐜̧𝐚 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐚𝐫𝐚𝐫𝐝ı𝐦, 𝐲𝐚𝐬̧𝐥𝐚𝐧ı𝐫𝐝ı𝐦.
𝐒𝐞𝐧 𝐚𝐧𝐥𝐚𝐦𝐚𝐳 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐲𝐚𝐩𝐚𝐫𝐝ı𝐧 𝐛𝐢𝐫 𝐛𝐚𝐤ı𝐬̧𝐥𝐚.
𝐄𝐳𝐠𝐢𝐥𝐞𝐫 𝐞𝐬̧𝐥𝐢𝐠̆𝐢𝐧𝐝𝐞 𝐦ı𝐫ı𝐥𝐝𝐚𝐧ı𝐫𝐝ı𝐤, 𝐲ı𝐥𝐝ı𝐳𝐥𝐚𝐫𝐚.
𝐈̇𝐫𝐢, 𝐯𝐚𝐡𝐬̧𝐢, 𝐤ı𝐫𝐦ı𝐳ı 𝐛𝐢𝐫 𝐠𝐞𝐥𝐢𝐧𝐜𝐢𝐤 𝐠𝐢𝐛𝐢𝐲𝐝𝐢𝐧.
İyiliğin sınır tanımadığına inanalara selam olsun…
Herkesin bir hikayesi var, “#AşımızıPaylaşıyoruz” diyerek başladı ve kelebek etkisi gibi genişleyip ülke sınırlarını aştı Afrika’ya kadar ulaştı. Sıkça karşılaştığım; Nasıl vakit bulabiliyorsun? Ne zaman çalışıyorsun? Neden Afrika? gibi sorulara da cevap olan bu kitap, iyiliğe niyet edip “Gitmediğin yer senin değildir” diyen yardım severlerede rehber olacaktır.
Sen yeter ki iyilik için yola çık, yol açık.
------------
Hepimiz biliyoruz aslında ama detaylı inceleyip ya da TV de gördüğümüzde biraz içlenip sonrasında başka bir kanala geçiyoruz veya elimizden pek bir şey gelmiyor.
Turgut bey bizler gibi yapmak yerine elini taşın altına sokmuş ve bir şeyleri değiştirmek için yollara düşmüş.
Afrika ve Kenya'daki çocuklar, deprem sonrası hayatta kalanların mücadeleleri, bizim kapatmak bilmediğimiz sulara muhtaç insanlar, anasız veya babasız kalmış çocuklar...
Hepsine bir nebze derman olmaya çalışılıp yüzlerde tebessümlere neden olmak bile harika. QR kodlar ile tanıklık edebilmek hele en harika olanı.
Turgut bey bu davranışı için ayrıca tebrik ediyorum.
Arayış
Nefes muhasebesi yapmak mıdır yaşamak,
Yoksa iki nefes arasında hayaller kurmak mı?
Geleceği planlamak mıdır yaşamak,
Yoksa geçmişe hayıflanmak mı?
Fırsatları kollamak mıdır yaşamak?
Ve her fırsatta "şimdi"den uzaklaşmak mı,
Aranılması gerekenleri hep uzaklarda aramak mı?
Herkesten kaçarcasına kabuğuna çekilmek midir
Kendi çıkarları doğrultusunda gerçek kimliklerini bilmeden eğitilip onların üzerlerinden pay sahibi olan Amir denen adama baştan beri uyuz olmuştum zaten. Son kısımda da uyuz olmama güzel bir neden çıkmış oldu.
Anka ve Kül birbirlerini seven fakat kurallar gereği birbirlerinden uzak durmaları gereken kişiler aynı zamanda da.
Onlara verilen ki her seferinde başka bir kimliğe bürünüp görevlerini yerine getiriyorlar ve özellikle Anka gerçek kimliğini ve ailesini sorguluyor.
Son görevde geçmişte yaşadıklarından dolayı nefret ve aşkı arasında kaldığı Kül ile aynı evde kalmak zorunda kalması duygularını allak bullak etse de eğitilişi gereği bir nebze katlanıyor, çünkü görev sonunda Amir'in sözünü verdiği şey onun için hayat kadar önemli, zira gerçek kimliğine kavuşmuş olacak.
Görev sırasında geçmiş tekrar açılıp aşkı gün yüzüne çıkarken, onu bekleyen sürprizleren habersiz.
Kül ve Anka arasında duygu dozu bir tık daha yoğun olsaydı dedim bazı kısımlarda. Sonra da eğitimleri gereği biraz robot halde yaşadıklarından dolayı normal de olabilir diye düşündüm.
Son kısımda ki cesaretleri güzeldi. Düzene baş kaldırışlarını takdir ettim. Gerçekleri ortaya çıkarıp kendi yollarına gidecek olmalarını ayrıca sevdim.
Bildiğim kadarıyla bir devam kitabı olacak ve orda son satırlarda anladığım kadarıyla işler pek de yolunda gitmeyecek gibi.
Devam kitabında görevler olmadan hiç yaşadıkları hayatlarını yaşayacaklarından dolayı duygu halleri biraz daha net olur diye düşünüyorum.
"Gelmesini umduğunuz günler hiçbir zaman gelmeyecek! Geriye kalanlarsa, kağıt kesikleri ve aldatan sevgililer. Kahve yeterince sert değil biliyorum. Bunun yitik, kötü şanstan fazlası olduğunu düşünüyorum..."
"Senin hırçın dalgaların vardı, akıp giden. Ben özgür yalnızlığımın durağı oldum he, söylemek isteyipte söyleyemediklerim yüzünden."
" Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce, daima kendi çarığının içine bak.
️
Hoşça kal sözünden sonra, Geride ‘hoş’ça kalan olmaz.
️
Büyüme kadar hayattan tek öğrendiğim; hiçbir şeyin, insan kadar yükselemez ve alçalamaz olduğunuz.
️
Bazen susmak tüm yazmak istediklerime yetiyor."
Alıntılardan da anlaşılacağı gibi deneme türünde bir kitap derlemesi. Satırlar arasında ki hayata dair kısa düşünceler, haykırışları, isyanları, kabullenişleri sevdim. Deneme türü sevenler için güzel bir kitap.
8 mart dünya kadınlar gününe özel hazırlanan söyleşi derlemesinden oluşuyor. Biraz zamanlama sapması yapmış olabilirim. Başladıktan sonra fark ettiğim için yarım bırakmayı istemedim.
Ayla Algan, Şule Perinçek, Defne Yalnız, İlkim Öz, Laura Schwartz, Oya Germen, Aynur Tümen, İlknur Bektaş gibi isimlerin yer aldığı anlamlı bir derleme yapılmış.
Bu aralar kadınlar üzerine yazılmış öyküler ile başlayıp, söyleşiyle devam etmiş oldum.
Hayat normal akışında akıp giderken bazen kendimiz için değişiklik ararız, Raydan çık biraz böyle bir kitap.
Raydan çıkıp hayatınıza yön vermenin, hayata biraz da bakmak istediğimiz yerden bakmanın anlatımı.
Ve bunu farklı farklı normal hayatının sıkıcı düzeninden çıkıp kendine çizdiği yolları hikayeler üzerinden anlatarak bizlere bakın demiş yazar.
Raydan çıkmak zor değil aslında biraz cesaret lazım sanırım sadece. Ölüme giderken yeni buluşlar peşimde koşan bir bilim adamı, yüzünün yarısı kazada yok olan bir adam, hele ki milyoner olan ve parasız zamanlarında ki davranışları için arkadaşlarına koca bir ders veren adam, bir kızın zıtlığına vurulup sevdiği şarkıyı şarkıcıdan daha güzel çalan başka bir adam ve diğerleri...
Bazen satırlar arasında kahkahaların bıraktım, bazen bende bu adam gibiyim belki de bir önceki hikayedeki gibi biriyim dedim.
Bu gazla işi gücü de bırakırsam ne olur durum bilmiyorum ama feci bir raydan çıkma dürtüm gelmedi değil
