~
❝
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah .. dedim sonra,
Ah!
❞
~
kafam bir delinin çantası gibi bir gözünde cüzdan var diğer bir gözünde fare zehri sanki ve öylesine karanlık ki içi hiç kimsenin farkedip göremeyeceği hissetse dahi cesaret edip giremeyeceği bir kara delik gibi. her bir kurşunu imkansıza sıkarken her birinin dönüp vücuduma girişini izliyorum kendimle savaş verirken sadece kendimden kaybediyorum kazanmak için oynuyorum kazananları izliyorum onları taklit ediyorum onlar gibi yaşıyorum onlar gibi giyinip onlar gibi konuşuyorum onlar gibi seviyorum onlar gibi yemek yiyor yürüyorum ama yapamıyorum kendimden uzaklaşıyorum hala internet kafelere gidip çocukluğumu arayasım var parka okul bahçesine deniz kenarına fokfok dediğimiz o küçücük adaya gidip Metin’i Hakan’ı Sedat’ı Yunus’u hani nerdesiniz bunca zamandır neredeydiniz diye sorasım var ama aynı zamanda şuanda bir karım ve bir kızım var kendi bulamadığım gerçeği onlara oynamak zorunda olan çocukluğuna doyamayan ama çocuğu olan biriyim artık bilmediklerimi öğrenmeli her sorduğunda cevap vermeli onda eksilecekleri ondan önce bilmeliyim eksilmemesi için gerekirse canımı vermeliyim ben kimim veya kimin için yaşayan biriyim kim için doğdum kim için öleceğim ne kadar sürer daha bu tiyatro ne zaman gömüleceğim