Bir bulutum, merkezi bir nesne etrafında donup kalmış, bir armut biçiminde, benim olduğumdan daha sert ve daha gerçek ve yarı saydam ambalajı içinde kırmızı parıldayan. İçinde bir boşluk var, gece vakti gökyüzü kadar büyük bir boşluk ve karanlık ve bunun gibi bükülmüş, siyah, gerçi siyahtan çok kırmızı. İçinde yıldızlar kadar sayısız ışık noktacıkları şişiyor, pırıldıyor, patlayıp büzülüyor. Her ay bir dolunay var, kocaman, yuvarlak, ağır, bir kehanet. Geçiyor, duraklıyor, devam ediyor ve gözden yitip gidiyor ve umutsuzluğun, açlık gibi, bana doğru geldiğini görüyorum. Böylesine boş hissetmek, tekrar, tekrar. Yüreğimi dinliyorum, dalga dalga, tuzlu ve kırmızı, sürekli devam ederek, zamanı belirleyerek.
Ben bendim. Zaman yaşanmış zamandı. Birkaç yaşanmış gün de eklenmişti bu zamana. Kemerle bağlanmıştım. Acılarım vardı, kendi kendimi kemere bağlı olarak iyileştirmek zorundaydım. Yanıma yaklaşan herkesi düşmanım olarak görüyordum. Onlar dünyaya bunca yıldır acılar veren faşistlerdi. En büyük korkum faşistlerdendi.
Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda yaşamım bitti. Bilmiyorum, nerede, ne zaman. Ve işte o bittiği yerde başladı. Acının sonunda. Acı ile.
*
Bittim, yaşamımı kapattım.
Bıraktım. Bıraktım. Hepsini, kendi ve benim dünyamı anlamaları için bıraktım. Ama hiçbiri kendi dünyalarını anlayamadı. Ve bana ölümsüzlüklerin sonsuz acıları kaldı. Ya da sonsuz bağımsızlıkları. Bu kadar duyguyu nasıl taşıyacaktım?
Bir ölüm özlemi değil bu. Özlemlerim kalmadı. Ben aslında sürekli özlüyor ve bir özlem durumunda yaşıyorum. Bu yüzden özlemlerim yok. Yalnız bir kavram bu. Bütünselliğin kavranması. Bitirilmişliğin. Bir yolculuğun sonu. Başlangıcı olmayan yatay bir yolculuğun sonu. Kendi yuvarlağım çevresinde dönen bir yolculuğun.
Evet, nereden geliyorum? Bana yabancı olan ana- babadan. Bana yabancılaşan bir ana dilden. Beni sevindiren ve ürküten bir doğadan. Acı çektiğim, kaçmak istediğim bir ülkeden.
Yaşamımın annemin ve babamın yaşamıyla bir ilintisi olmadığını düşünüyorum. Bir ana ve babadan olma değilim. Bir yaban otu gibi Anadolu yaylasında bittim. Doğumum bile bir kökünden kopma idi. Köklerimi hiç aramadım.
Beni öldürdüm. Her insanı öldürmek kanısı ile öldürdüm. BEN BEN MİYİM? BEN HERKES MİYİM? BEN HER ŞEY MİYİM? Yatıyorum. Kısa bir süre sonra gelecek ölüm. Biliyorum bunu. Umursamıyorum oysa. Güzel bir ölüm kucakladı beni.
The mind of man is capable of anything- because everything is in it, all the past as well as all the future. What was there after all? Joy, fear, sorrow, devotion, valour, rage- who can tell? But truth- truth stripped of its cloak of time.