Sen kaçan bir yavru geyiksin dağda
Ben peşine düşmüş bir canavarım.
İstersen dünyayı çağır imdada,
Yeryüzünde bir sen, bir de ben varım.
Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu hayali kollar
Enseni yakacak sıcak nefesim.
Kimsesiz odanda kış geceleri
İçin ürperdiğin anlar beni an!
De ki odur sarsan pencereleri
De ki, rüzgar değil, odur haykıran.
Göğsümden havaya kattığım zehir
Solduracak bir gül gibi ömrünü.
Kaçıp dolaşsan da sen şehir şehir,
Bana kalacaksın gene son günü.
Hırsım gibi sonsuz yaşarsan sen de,
Ben ölümle sırdaş olur beklerim.
Hırsıma toprağı rakip etsen de
Mezarında bir taş olur beklerim.
Hasretle hemşire, gamla yoldaştı;
Kalbimde çarpıntı, gözümde yaştı;
Yıllarca göğsüme sığmadı, taştı,
Yıllarca ne durdu, ne dindi aşkım!.
Ne bir gülü vardı, ne gülizarı.
Ne beni avutan bir bergüzarı..
Gönlümden ibaret kaldı mezarı.
Anlayın ne kadar hazindi aşkım!
Ezelken mebdei, ebetken sonu
Bir fani peşinde kaybettim onu..
O zaman anladım ne olduğunu:
Rabbini arayan bir dindi aşkım!
Uzanıp yatıvermiş, sere serpe
Entarisi sıyrılmış, hafiften
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor
Bir eliyle de göğsünü tutmuş
İçinde kötülüğü yok, biliyorum
Yok benim de yok ama
Olmaz ki
Böyle de yatılmaz ki!
Unutmak için verdiğim bunca çabadan geçtiğim bunca yıldan sonra tam unutmaya alıştırmışken kendimi artık unutmak istemediğimi fark ettim. (Artık unutmak istemiyorum!)
(Artık unutmak istemiyorum!)