Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Saudade
Saudade
@Saudade35
*𝙑𝙚𝙙𝙖𝙡𝙖𝙧 𝙨𝙚𝙫𝙜𝙞𝙡𝙞𝙢, 𝙫𝙚𝙙𝙖𝙡𝙖𝙧 𝙗𝙞𝙡𝙚 𝙗𝙞𝙯𝙚 𝙩𝙚𝙧𝙠 𝙚𝙙𝙚𝙢𝙚𝙙𝙞.*
Wattpad: Suyabatanhayaller
Twitter: melekkozeli
Instagram: Bookworms761
Yazar
Lise
İzmir
Batman, 17 Ocak 2001
91 okur puanı
Ekim 2023 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Herkese merhaba! Uzun zaman önce okuduğum ama yorumunu girmediğim kitabın yorumunu bahsetmeye geldim.
Kasaba da işlenen cinayetlerden sonra kasabaya yeni bir dedektif gelir ve işlenen cinayetleri araştırmaya koyulur.
Kitap boyunca dedektife hiç ısınamadım diyebilirim hatta belki de katil bile olabileceğini düşünmedim değil. Bir Ansel'i sevdim nedense kitapta zaten. Dedektifle bir ilişki yaşamasını hiç istemedim yalan yok şimdi. Şöyle bir şey var ki katilin kim olduğunu hiç tahmin etmediğim kişi çıktı. Herkesten bekliyordum. Ansel bile katil olabilirdi gözümde ama kitapta sadece çok az hatta hiç adını bile hatırlamadığım biri çıkması tatmin edilesi değildi bence. Daha tanıdık biri çıksaydı da işte biliyordum diyebilseydik keşke
"Aşkın en bordo haliydi bizimkisi..."
Mutluluğun peşinden koşarken ayağım takılıp dizlerimin üstüne düştüğümde küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Tam o sırada beyaz atlı olmasa da yeşil kamuflajlı bir adam çıktı karşıma.
İlk başta siyah botları takılmıştı gözüme. Başımı kaldırıp masallardaki gibi yüzüne baktığımda ne de uzun gelmişti boyu. Güneşi tam arkasına alan prensimin yüzüne düşen gölge, ondaki güzelliği saklasa da, o ela gözlerini görmemek için kör olmak gerekirdi. Kaşları çatık uzattığı eliyle, sert çehresi merhametini saklamak istese de, ben çoktan görmüştüm göreceğimi. Büzülen dudaklarımla, dolan gözlerimi kırpıştırarak baktım gözlerine. Tereddütle eline uzattığım elimi sıkıca kavradığı anda hiç pişman olmadım tuttuğum için ve hep iyi ki dedim...
#kitapyorumu Ailesinin uygun gördüğü Tuna ile evlendirmek zorunda kalan Inci, bu evliliği hiç istemez ve Doğudaki arkadaşının yanına gitmek ister. Fakat, havalimanında kaçtığı Tuna'dan sonra esas karakterimiz asker bir adamla karşılaşır ve yardım eder. İnci, doğuda veterinerlik için bir dükkan devralir ve bir kez daha zor duruma düşmesiyle Cihangir askerimizle bir daha karşılaşır ve zor durumdan kurtulmak için nişanlı yalanı söyler.
Kitap bir baytar ve asker kurgusudur. İnci güçlü bir karakter olmakla yeni hayatını doğu da geçirmektedir. İnci'nin ailesine ayrı Tuna'ya ayrı sinir oldum. Ama sağ olsun Cihangir askerimiz var bir de kardeşi Kerem çok tatlı ya.
Cihangir bana göre aşırı kıskanç bir karakterdi ve bazı yerlerinde baygınlık geçirecektim okurken. İnci de kıskanç ama Cihangir bir tık fazla kıskançtı.
Kitabın ilk kitabını sevmiştim fakat ikinci kitabı adeta bitirmek için yerimde mıhlandırdı beni. Daha heyecan dolu, daha sürükleyici ve daha dopdoluydu. Eva, Frame evinden gittikten sonra haksızlık edildiğinden eve geri çağrılıyor ve olaylar, kaoslar, Eva'nın daha da değişmesi... İlk başta Atlas ve Aral'a öyle bir sinir oldum ki. Özellikle Erkin'in yaptıklarına. Sosyal medyanın arka yüzünde ne olduğunu daha iyi gösteren bir kitap gerçekten, bir etkileşim için uğruna karakterlerini bile değiştiren oluyor. Ama Aral'ın o vlogu çektikten sonraki sahnesi beni sevinçten havaya uçurtmadı değil. Kitabı baştan sona soluksuz okudum ama o sahne var ya.... ve son olarak Eva'ya gelen isimsiz notların kim gönderdiğini tahmin ediyordum ve tahmin ettiğim gibi de çıktı. Üçüncü sabırsızlıkla bekliyorum.
Okur Takip Önerileri
Evet sonunda bu kitabı Ocak ayından sonra nihayet bitirebildim ve benim serinin en çok sevdiğim ve hüzünlendiğim kitabı oldu. Konusu kısaca şöyle; Çiçek, ikizin olan Dolunay'ın yerine geçer ve oymuş gibi davranıp Ayza ile anlaşmalı bir evlilik yaparlar ve bunu sadece onlar bilir.
Çiçek hayatı boyunca çok zor şeyler yaşayan bir karakter. Şımarık, şanslı gibi görünse de kendisi gibi zenginlerden nefret eder.
Ayza, nazik, naif ve çok sevdiğim bir karakter. Çok seviyorum bu oğlanı öyle böyle değil. Kendisi mücevher tasarımcısıdır ve Çiçek bir gün mücevher için tasarladığı çizimleri çalarken yapma diye kitabın içine girip bağıracaktım. O sahnede kötü oldum ya. Hele sona yaklaşırken göğsüm sıkıştı her bir satırı okurken. Sonu zaten tam ağlatmalıktı. Çok etkilendiğim ve belki de uzun bir Aradan sonra böyle hissettiren son çok az oldu.
Klasik kitaplar hem bu kadar merak uyandırıcı olup hem de bu kadar ağır, sıkıcı nasıl olabiliyor? Bu kitabı okuduğumda da aynını hissettim. Merak uyandırıcıydı. Ama bir o kadar da ağır... Werther'e gerçekten üzüldüm . Genç bir hukuk stajyeri olup nişanlı olan Lotte ile intiharına kadar kurmuş olduğu platoniği ile konusu alıyor. Gerçekten okunması gereken bir kitap
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121bin okunma
Nagihan'ın gençlik serüvenin 3. Kitabını başladım fakat beni rsye soktu. Kitap güzeldi, kalemi akıcıydı bir yandan sıkılıp bıraktığım oldu ama akan sayfalar da oldu. Daha önce de dedim ya ne kadar N. G. Kabal okusam da bir türlü kalemine alışamadım. Belki ilk önce bu seriye başladığımdan dolayı da olabilir bilmiyorum.
"Size ikimizin de asla gidemeyeceği o yerden yazıyorum bayım, sizi sevmek beni iyileştirdi."
Sayılı günleri kalmasına rağmen ölmeden önce yapmak istedikleri oldukça sıradandı. Yaşamla, insanlarla ve en çok da kendiyle sorunu olan Baran Tandemir'in ilgisini çeken de bu oldu.
Köstekli saat onlar için geri sayımını bir kez daha başlattı. Ölürken bile hayat dolu olan kız yaşama dair hiçbir umudu kalmayan çocuğun peşine takıldı. Kendilerini önce bir vadide sonra bir akıl hastanesinde buldular.
Zamanın içine sığamadılar. Geçmiş ve gelecek bir köprüde karşı karşıya geldi. Zincirlerden kurtulmaya çalışırken anahtarı kendi elleriyle sakladılar.
Ölüme çeyrek kala, her gün yeni bir isim alarak Azrail'e kafa tutan pembe balyozlu bir kızın romantik, buruk ve eğlenceli sonsuzluğu keşfi.
#kitapyorumu Günce ve Baran küçüklükten beri tanışan iki kişidir. Günce'nin, Baran'a olan aşkının yanında 'bayım' demesi hoşuma gitmiyor değil. Okuduğum sahneler içinize o kadar çok işleyen kısmı var ki...
Her seferinde Baran'dan kendisine yeni isim vermesi istemesinin yanında Baran da kendisine isim seçiyordu.
Hastalığı yüzünden Günce'yi hafızasından silmek zorunda kalması...
Bana daha önce neden Nagihan'ın kalemini okumadığımı pişmanlığını yaşatıyor. Kalemini çok sevdim gerçekten.
#kitapyorumu evet serinin ikinci kitabı ile geldim bu sefer. Yağız Aras'ın kalbi söküldükten sonra kalpsiz birine dönüşmüştü.
Tek kalp iki bedende buluşmuştu sözü tamda onları anlatmış. Yağız Aras'ın kalbi olmadı halde her şey düzelecek miydi? Yoksa daha da mı çok çıkmaza girecekti?
Yaşanan acılar... Her şeye göğüs gerecek miydi? Koza bu virüsten kurtulacak mıydı?
Yağız Aras'a tekrar tekrar aşık oldum ben. Bir o kadar ağlamamak için zor tuttum kendimi. Yazar o kadar duygulu yazmış ki... Sanki gerçekten biz acı çekiyorduk.
Evet arkadaşlar yine bir kitapla geldim size. Yazarın kalemine aşık olduğum bir diğer kurgusuyla. Yorumu uzun tutmak istemiyorum çünkü fazla spoi içerebilir diye kısa tuttum. Kısa ama ne kısa bu sefer de çok kısaltmışım. Yorum biraz olmamış gibi de.
#kitapyorumu Babasının eziyetlerine katlanamayan Koza evden kaçarak babasının onu zorla evlendirmeye çalıştığı kişiden kurtulmak istiyordu. Evden kaçtıktan sonra bir otele gider. Otele yerleşen Koza iş için gazetelere bakar ama istediği gibi bulamayınca bir köşeye atar gazetenin arkasındaki iş ilanı fark edince hemen otelin telefondan arar. Vampirli eve hizmetçi olarak gideceğini bilmiyordu. Kitap cok akıcıydı. İki defa okumuşta olabilirim 300 yıldır taş tutan kalbi şimdi bır Koza için atıyordu. Yağız Aras'ın dengesizliklerine, huysuzluklarına, vampir olduğunu ögrendikten sonra hala o evde kalabilecek miydi Koza? Bir günleri olaysız geçmiyordu kitabın sonu zaten felaket bitmiş hemen ikinciye geçmek isteyeceksiniz o derece...
Emir ve Gece…
İki hırçın ve asi aşık.
Babasının ölümünün ardından hayattan bir beklentisi kalmayan Gece, yaz tatilini annesinin ve üvey babasının zoruyla bir tanıdıklarının yanında geçirmeye başlar. Hayallerini ve düşlerini umutsuzluğa teslim etmiştir, rüzgârda savrulan bir yaprak gibidir. Yürüdüğü karanlık yolda, hayatına tehlikeli bir kapı
"Yüksekten düşmek, ayakların yerden kesilmesi. Ya da aşık olmak. Veya birine güvenmek Bana kalırsa hepsi aynı şeydi."
İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyan Nazlı ile Ezel, Jane Austen üzerine ortak bir ödev hazırlamak zorunda kalırlar. Hayatının her anını planlayarak yaşayan Nazlı için bu düzeltilmesi gereken bir problemdir ama zamanla yaşamını sorgulama ve kendini bulma yolculuğuna dönüşür.
Hatırlayamadığı geçmişinden kalan düşüncelerine gömülürken ne en yakın arkadaşı Ecem, ne edebiyat ve sanatla başını döndüren Ezel ne de ailesi bu yolda ona yardımcı olamaz. Bu sadece onun çözebileceği bir kördüğüm halini alır.
Nazlı bir atlıkanincadaymış gibi başını döndüren bu serüvende hem kendini hem de aşkın en derin halini bulmak üzeredir.
Herkese merhabalar efenim. Bugün size Nagihan'ın kaleminden okuduğum ilk kitabıyla geldim. Nazlı İngiliz Dili ve Türk Edebiyatı okuyan ana karakterimiz. Jane Austen üzerine bir ödev verilir ve Diğer ana karakterimiz ile ortak ödev yapmak zorunda kalırlar. Ezel ile tumblr hesabıyla konuşmaya başlarlar fakat Ezel ödevi yapmadığını dile getirerek Nazlı tek başına yapmak durumunda kalır.
İlk başta karakterleri pek sevmemiştim ama sonra yavaş yavaş tanıdıkça sevdim. Kitap akıcıydı ama böyle bir durağanlık yaşadım. Nagihan'ın kalemini ilk defa okuduğumdandır bilemiyorum. Tam yarıda bırakacak gibi olacakken son sayfalarda okuduklarımla Çok akıcı ilerledi ve öğrendiklerimle şok geçirdim. Beklemediğim bir şeydi gerçekten.
Güçlü bir kadının adımları bastığı yeri titretir.
Yaşadığı sarsıcı olaydan sonra hayatını eski düzenine sokmak için mücadele eden Rüzgâr Ulu, masumiyetini ispat etmesine rağmenyaşadığı travmayı görmezden gelen bir yığın insanla yüzleşmek zorundadır. Asistan doktor olarak çalıştığı hastanede ona savaş açan herkese
Siz her şeyi geride bıraktığınızı düşünmenize rağmen, geçmişin izlerinden kaçmak ne kadar mümkün?
Rüzgâr Ulu, asistan doktor olarak çalıştığı hastanede sıradan bir hayat süren genç bir kadındır. Ta ki kapısının önünde, birtakım saplantılı aşk notları bulana dek… Bu korkunç notlarla beraber zihnine şüphenin ilk tohumu düşer ve geçmişin kirli
Adam, cennetin anahtarını bulduğuna inanıyordu.
Ama bulduğu anahtar, cehennemin kapılarını aralayacaktı.
Yalnızca ölüm vardı.
Bir şey onları deliye çevirmişti.
Bir patlama... Patlamanın ardından silah sesleri ve çığlıklar…
Bir yanda, her şeyini feda eden Kaan ve dostları... Diğer yanda, ilk canlı yayınında kana bulanmış sözcüklerle ölüm haberleri veren Gamze…
Olacaklar, yıllar öncesinden planlanmış, doğru zamanda oynanması gereken bir senaryodan ibaretti. İnsanlık, yüzyıllar boyunca hükmettiği dünyada sürekli savaştı. Ama bir yerlerde, mükemmel toplum hayali olan birileri vardı. Öfkenin, kinin, nefretin olmadığı bir dünya hayal eden beş adam…
Beşli…
Güçleri vardı. Önlerindeki tek engel, yaklaşık yedi milyar insandı.
Mutlak iyilik için ilk önce katliam yapılmalıydı.
*Kalp atışlarınızı zorlayacak bu macera size bambaşka bir gerçeklik sunacak.*
- Büşra Toraman
#kitapyorumu Yine ben geldim. Evet evet bir günde bitti ve o kadar akıcıydı ki çabuk bitirdim. Bilim kurgu pek fazla sevmem ama bu kitabı sevdim. Okurken kendimi içindeymiş gibi hissettim. #korayyersüren den okuduğum ilk kitabıydı. Umarım ikincisi de çıkar okuruz.
“Bir ev, seni popülerlik merdiveninde bir üst basamağa taşıyacak bir yarışma ve birbirinden zorlu görevler!”
Fame Evi, sosyal medya fenomenlerinin büyük ödülü kazanmak için katıldığı bir yarışma programıdır. Frame adlı sosyal medya platformunda popüler olan yarışmacılara her hafta bir görev verilir ve kameralar kayda geçer. Her yarışmacı her an
