"Durup durup böyle hüzünlememiz neden
Anlamıyoruz da ondan mı yoksa
Bir bütün olduğunu mutluluğun
Umudun bir bütün olduğunu
Seziyor muyuz yalnızca
Baktıkça gelincik tarlalarına uzaktan"
"Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise her şey dosttur.
"Yârân istersen Kur'ân yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder."
"Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur."
"Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider."
"Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır."
Bu nasıl bir yağmur , nasıl zelzele
Gittiğim her yerde ıslanıyorum
İçimde göklerin karanlığı var
Yolumu kesiyor dereler, dağlar
Ruhum bir denizde büyüyen ada
Bir rüya mı gördüm bilmem aynada
Neden yıldızlara yaslanıyorum...
Azamet ve kibriya ve nihayetsizlik noktasında, ya gaflete veya masiyete veya maddiyata dalmak sebebiyle darlaşan akıllar, azametli mes'eleleri ihata edemediklerinden, bir gurur-u ilmî ile inkâra saparlar ve nefyederler. Evet o manen sıkışmış ve kurumuş akıllarına ve bozulmuş ve maneviyatta ölmüş olan kalblerine, çok geniş ve derin ve ihatalı olan imanî mes'eleleri sığıştıramadıklarından, kendilerini küfre ve dalalete atarlar, boğulurlar.
Ayet-ül Kübra - 17