Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Musa Aktaş

Musa Aktaş
@SelviBoylu1071
İdealist ve Milliyetçi
Kötü ruh kinli bir çoşkuyla esip gürlüyordu. "Siz inşa ettiniz, ben yıkıyorum. Sizn doğruluk ve sevgi tohumları saçıyorsunuz, bense sizin tarlanızı çiğneyerek harap ediyorum. Sizler binbir eziyetle, uzun süre çabalayarak aydınlık ideallerinizin ateşini yakıyorsunuz, bense tek bir tükürükle bu alevleri söndürüyorum. Onları kötü kokulu dumana, ise çeviriyorum. Gen erkek ve kızlar aşk çiçeklerini şehvet çamuruna gömüyorum. Özgürlükten başıboşluk, iktidardan ise şiddet ve terör doğmasını sağlıyorum. Sevgi öğretisini insanlar arasında inanç farklılığına dayalı nefretin sebebine dönüştürdüm, halk arasındaki kardeşliğin yerini karşılıklı savaşların almasına vesile oldum"
Reklam
Münevverlerimizi nasıl eğitmeliyiz
"Karşımızda büyük yeteneğe, üstün zekaya, zengin ve nadir rastlanan bilgi birikimine ve parlak edebi istidada sahip bir insan portresi var. Fakat ne yazık ki bu insan hayatını boşa harcamış, ahlaksız, şehvet düşkünü, para karşılığı, ısmarlama yazılar yazan ve halkın şerefini satan birisi olarak yaşamıştır. Halbuki, gerekli terbiyeyi alsaydı, daha gençken kendisine hayatı geçici zevkler uğruna harcamanın yanlışlığı ve asıl sevinç kaynağının halk kitlelerinin zekasını ve kalbini aydınlatmak olduğu anlatılsaydı, halkı için çalışan bir kültür havarisi olabilirdi."
Milli şuurdan yoksun olmak...
"Dönek yazar kendi kardeşleri olan Slavlara utanmadan şöyle diyordu: "Ben de para karşılığı yazan bir edebiyat askeriyim. Bana hayatım boyunca Almanların verdiği kadar, hatta daha yüksek yıllık bir ücret öderseniz, ben de sizin için savaşırım. Yapamaz mısınız? Ayrıca istemiyorsunuz da... O zaman indireceğim darbelere hazır olun ve kendinizi savunun, eskrimde güçlü ve çevik rakiplerle karşılaşmaktan hoşlanırım" Slavlar bu "edebiyat yılanından" nefret ederken Almanlar "büyük yazar" ve "cesur Slav filozofu"nu öve öve bitiremiyorlardı."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Futbol ve gençlerimiz
"Haylaz, vücut sağlığı yerinde ve ne yazık ki tembel ruhlu Finlandiyalı gençler futbola merak sardı. Futbol, ruhsal bir hastalık gibi, şehirde yaşayan gençlerin büyük bir kısmına sirayet etmeye başladı. Daha sonra büyük köylere sıra geldi. Bir modaya dönüşen futbol bütün bir kuşağın düşüncelerini ve kalbini esir aldı. Futbol kulübleri ve toplulukları hasta vucudu saran sivilce benler, bataklıkta bulut gibi uçuşan sinekler gibi çoğalmaya başladı. Bu topluluklar bir şehirden diğerine geçerek, futbol müsabakaları düzenliyor, maç yapmak için diğer ülkelere gidiyorlardı. Yapılan bu organizasyonlara büyük paralar harcanmakta, gençlerin değerli zamanı, özellikle de okul günleri boşuna heba edilmekteydi. Kalplerindeki ateş sönmeye yüz tutarken, "manda ayaklar" zamanın düşünce semboline dönüşmekteydi."
Münevverlerimiz
Nitekim Türk münevverleri yıllardanberi hep aynı rüya âleminde yaşayan uyur-gezerler gibidir. Kendi içinde mantıklı görünmekle beraber gerçekle ilgisi olmayan kurtuluş ve kalkınma nazariyeleri ortaya atarlar, sonra bu nazariyelerin gerçekleşmesine mani olan hayali düşmanlar ve mukavemet unsurları icat ederler: bütün ömürleri bu mevcut olmayan düşmanlarla mücadele içinde heba olup gider. Ortaya sürdükleri tekliflerin büyük çoğunluğu ideolojik beyin yıkama faaliyeti mahiyetindedir, çünkü onlara göre memlekette bir kalkınma meydana getirebilmek için üniversite işçisinden fabrika işçisine kadar herkesin aynı zihniyete -ilker bir pozitivisme- sahip olması gerekir, aksi halde geleneksel kültürden kalma bütün unsurlar bütün ilerici projeleri boşa çıkaracaktır. Türkiye'deki Batılaşma hareketlerinin büyük bir kısmı, halk nazarında, savaşta bizi yenemeyen düşmanların kendi münevverlerimizin vasıtasiyle bize galip gelme mânasını taşır.
Reklam
Gençlerimizin zihinlerini körleştiren ve Batı mirası olan "futbol"
"Gençler ingiliz sporuna ilgi duymaya başlarken özellikle en kötü spor dalına -ayakla oynanan bir tür top oyunu olan futbola merak giderek artmaktaydı. Futbol bütün Avrupa'da daha okulu bile bitirmemiş gençler arasında bir çeşit dine dönüşmekteydi. Bütün ülkelerde binlerce insan bir futbol kültürü oluşturarak, ona tapmaya, fotbolu bilim ve sanat ile eş değer görmeye başlamıştı. Cahil, kaba ve ahlaki değerleri hiçe sayan sokak basını, gençlerin bu yeni tutkusuna sıkıca sarıldı ve onu istismar etmeye başladı. Gazetelerde özel köşeler açılmakta, hemen hergün "manda gibi güçlü ayaklara sahip" kahramanlarla ilgili yazılar çıkarmaktaydı."
Türk münevveri
"Türk münevveri daha ziyade gücünü ve istiklâlini yitirmiş bir askeri birlik manzarası göstermektedir. Buna karşılık Batı'nın ezici darbesinden uzak kalan halkın yeni medeniyete tepeden bakma ve daha iyi intibak etme şansı kaybolmamıştır. Türkiye için meselenin en korkunç tarafı da münevverin uzun yıllar içinde bu esareti iyice benimseyerek tıpkı yüzyıllarca sömürge idaresi altında yaşamış gibi düşünmeye ve davranmaya alışmış olmasıdır."
Dinsizliğin topluma etkisi
"Kitlelerin dine karşı ilgisizliği halk için çok tehlikeli bir hastalığa dönüşebilir. Ciddiyetten uzak gençlik ve akıl fakiri liberal düşünürler, dinsizliğin özgür düşüncesinin yansıması olduğunu söylemekle büyük bir hata yapıyorlar. Dinsizlik - manevî fakirlik ve hastalıklı ruh halinin belirtisidir. Dinsizlik - halkın sahip olduğu bütün kutsal değerlerin ölmesidir. Bunun sonucu olarak, insan hayvani duygularının esiri olur, maneviyatsızlık, ahlaksızlık, kaba egoizim, hırsızlıl ve had safhaya varan duygusal çöküntü başlar
"İlim bir şeyin doğruluğunu delil ve isbat yoluyla (tahkik bi'l bürhân) araştırır. Zevk ise hal dediğimiz şeylerin yaşanmasıdır. Hüsnüzanna dayanarak duyduklarını ve tecrübe ettiklerini kabul etmeye ise "iman" denir. İşte bunlar üç derecedir. "Allah sizin aranızda îmân edenlerin ve ilim sâhibi olanların mevkîlerini yükseltir." Geriye kalanlar -bu üç derecenin dışında olanlar- ise, bunlar câhillerdir. Bunlar bu mevzuda bütün söylenenleri esastan inkâr eder. Kendilerine anlatılanları hayretle karşılarlar, tekrar dinlerler ve alay ederler "Acayip ne işlerdir bunlar böyle?" derler. Bunlar Allah'ın kendileri hakkında şöyle buyurduğu kimselerdir: "Onların (kâfirlerin) aralarında bazıları seni dinlerler ama sonra senin yanından ayrıldıkları zaman ilim sâhibi olanlara "ne diyor bu adamlar böyle" diye sorarlar işte bunlar Allah'ın kalblerini mühürlediği ve yanlış inânçlara tâbi olmuş kimselerdir." Duyu organlarımızın verdiklerinden sonra aklımız geliyor. Aklın da ötesinde bir meleke vardır ki işte bu sâha peygamberlere mahsustur. Onlar görülmeyeni, istikbalde olacakları bilirler. Akıl sahfasında kalanlar bu gibi şeyleri imkânsız sayarlar ve kendilerinin ulaşamadıkları bir merhaleyi hiç yok zannederler. Tıpkı doğuştan körlerin renklerden bahsedildiği zaman hiçbir şey anlayamayışları gibi.
Milliyetçilik ve Halkçılık
"Halka göre münevver kibirli, maddi menfaat düşkünü, yabancı taklitçisi, maneviyat düşmanı, saygısız ve köksüzdür... Münevvere göre ise halk cahil, hurafeci, kıt ve dar görüşlü, herşeye kolayca kanan(!) bir kitledir. Halk münevver ile temaslarını asgariye indirmeye ve böylece ondan gelecek huzursuzluğu mümkün olduğu kadar bertaraf etmeye çalışıyor, münevverde kendisini halktan ayırdığı nisbette kendini yakıştırdığı grup içinde daha çok itibar kazanacağına ve nefsine daha çok itimat edeceğine inanıyor. Bu manzara Türkiye'deki çeşitli siyasi gruplar içinde en çok milliyetçileri düşündürmelidir. Zira daha öncede kısaca belirttiğimiz gibi, milliyetçiliğin ana hedefi Türkiye'de milli kültür bütünlüğünü ve onunla birlikte siyasi bütünlüğü kurmaktır. Hakikatte münevver kültürü ve halk kültürü arasındakı köklü farklar siyasî bütünlüğü sarsacak mahiyettedir. Münevvere göre halk Türkiye'nin siyasi kaderini tayin edecek olgunluğa erişmemiştir: ona münevverin kıymet sistemini- hangi yoldan olursa olsun aşılmadıkça demokrasiden sadece zarar gelebilir."
Sayfa 19 - Yer-SuKitabı okuyor
Reklam
"Vecd"
"Akıl daima "birlik"e varmak için uğraşır ve bize o yolu gösterir. Ama biz birliğe akıl yolu ile varamayız, zira akıl bilgi kazanma esnâsında kendi objesinden ister-istemez ayrı kalmak zorundadır. Akıl yolu ile elde ettiğimiz bilgide bilgiyi alan insan (idrak eden suje) ile bilgi konusu olan şey (obje) birbirinden ayrıdır. Halbuki "birlik"te böyle bir ayrılık olmaz. Demek ki aklın karakteri (diyalektik) bizim onun gösterdiği hedefe ulaşmamıza elvermiyor. Biz bu hedefeecd yolu ile varırız. Vecd halinde ruh bedeni terkederek Tanrı ile birleşir. Beden terkedilmiş bir saray gibidir. Bu bir ölümdür, fakat hayattır. Vecdi doğuran kuvvetler nelerdir? Birinci derecede aşktır. İki türlü aşk vardır: Yaratıcı veya yaratılmışa aşk. Yaratılmışa, yahut neticeye duyulan aşk bizi, çokluğa (kesrete) doğru götürdüğü için zayıftır, halbuki yaratana (sebebe) duyulan aşk bizi birliğe götürdüğü için kuvvetlendirir. "Herşey Tanrı'dadır ve herşey tanrıya gider" Vecdin ikinci yolu ise tefekkür ve irâdedir. Tefekkür zihinlerimizi bulandıran bulutları dağıtmak suretiyle bizi birlikle karşılaştırır. İrâde vâsıtasıyle de çokluktan kaçar, mutlakın bütün ihtişamıyla ortaya çıkan son perdeyi yırtarız" Şairin dediği gibi: O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım; Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım; O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.
Münevver kesimin görevi
"Aydın olarak sizlerin vazifesi halkın zekasını, vicdanını, irade ve enerjisini uyandırmak ve harekete geçirmektir. Halkın düşünme yeteneğini canlandırmak, işçileri, köylüleri ve toplumun alt kesimlerini daha iyi bir hayat kurmak için ne yapmaları gerektiği konusunda eğitmek - sizin göreviniz budur"
Sayfa 88 - SnelmanKitabı okuyor
Kadınların doğru konulardaki etkinliği bir çok pisliği temizleyebilir
"Yasama organında halkı temsil eden kadınlar daha önce dikkate alınmamış ve herkesin göz yumduğu konuların tartışılmasını sağlıyor. Aile, nikah ve kadının toplumsal hayattaki rolüne ilişkin konular tekrar gözden geçirilmektedir. Finlandiya diğer avrupa ülkelerinin henüz yapamadığını yapmış ve kadın ticareti yasadışı ilan edilmiştir. Ülkede yasal olarak faliyet gösteren bir tek genelev dahi yoktur."
"Yabancı kültürde müşahade ettikleri üstünlüğe ait sebep-netice münasebetlerini de ekseriya yanlış anlamaktadırlar. En başarılı değişmeyi yapan Japon cemiyetinde bile münevverler uzun süre Batı'nın prestij değeri olan unsurlarını taklit etmekten -satın aldığı dolma kalemin iç kısmını atıp dışarıdaki kapağı göğüs cebine takmak gibi gülünç gösteriler de dahil olmaz üzere kurtulamamışlardır. Böylece, gerçek problemlere sahte çözüm yolları bulmak kültür değişmesini geciktirmekte, mukameti artırmakta ve değişen zümrelerle değişmeyenler arasında şiddetli güvensizliklere yol açmaktadır"
Sayfa 21 - Milliyetçilik ve HalkçılıkKitabı okuyor
Ruhun bedenin zincirlerinden kurtulması
"Şu halde hakikati bulmak isteyen insanın ilk işi rûhunu her türlü dünyevî istekten arıtmak olmalıdır. Böylece zühd, mutlak ve bir olana varmanın şartlarından biri oluyor. Fakat bizi oraya götüren asıl yol aşk'tır. İlim varlığın görüntüleriyle uğraştığı halde aşk doğrudan doğruya hakikate yönelmiştir, çünkü insanın ruhu tabiata sâhiptir ve oradan ayrılıp dünyevi bir bedenle birleşmiş olmak dolayısiyle kaybettiği o eski birliğe susamıştır.
Sayfa 31 - Yer-suKitabı okuyor
Batı hayranlığı gözümüze çekilmiş bir mil...
1971 yılının son ve 1972 yılının ilk aylarında Türkiye'de dikkati çok çeken bazı hadiseler oldu. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin Kültür Bakanı Türk kültürünün klasiklerini ortaya çıkarmak ve bunların işlenmesi için imkânlar hazırlamak istemesi yüzünden bazı çevrelerin hücumuna uğradı, nihayet kendisi ile birlikte bakanlık koltuğu da hükemetten çıkarıldı. Vakti ile Türkiye'ye gelen Fransız Cumhurbaşkanı De Gaulle Türk kültür ve medeniyetinin dünya çapında bir kıymet taşıdığını söylemişti; şu sıralarda Fransa'yı ziyaret eden Türk Bakanı ise Türklerin bütün ilerleme teşebbüslerinde Fransa'yı örnek aldıklarından bahsetti. Türkiye Cumhuriyeti'nin ana muhalefet partisi genel başkanı ve eski cumhurbaşkanlarından İsmet İnönü ise Türk milliyetçiliğinin Osmanlı imparatorluğu'ndan kurtuluş hareketi olduğunu söyledi"
Sayfa 7 - Yer-SuKitabı okuyor
Reklam
Eğitim veren kurumların nüfusa oranı
İlk bakışta çok sakin bir eyalet kenti izlenimi uyandıran Tevastgus'un nüfusu yaklaşık altı bindir. Kenti bir ucundan diğer ucuna kadar olan mesafeyi yürüyerek 7-8 dakikada kat ettiğimi saatime bakarak söyleyebilirim. Şehirde sadece bir otel ve büyük salonunda bazen tiyatro oyunlarının da oynandığı bir restoran var. Buna karşılık, okul sayısı çok olup, bunlar arasında sekiz yıllık erkek lisesi, öğretmen okulu, örmecilik yüksek ve meslek okulu, Fince ve İsveççe eğitim veren iki kız lisesi, kızlar ve erkekler için iki yüksek halk okulu, ilkokul, işçiler için pazar günü okulu, "Özgür Kilise" pazar günü okulu, ıslah okulu, hazırlık okulu, hapishane mahkumları için okul ve Rusça eğitim veren bir okul bulunmaktadır. *Bizde bu kadar okulun bulunduğu altı bin nüfüslu bir kasaba gösterin lütfen*
Sayfa 78 - Grıgory PetrovKitabı okuyor
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Beyaz Zambaklar ÜlkesindeGrigory Petrov
8.5/10 · 99,2bin okunma
vatansever
"Ben daha vatanının çıkarları ile maaş, madalya ve diğer şeyler arasında seçim yapmak durumunda kalınca vicdan kavramını unutan sayısız insanı saymıyorum bile. İşte bu nedenle eğitimli kesimi temsil edenler arasında vatansever kimseye rastlayamazsın. Bu insanların halk arasından çıkması lazım. Halkın geleceğinden kaygı duymayan başka bir ırkın temsilcisi vatansever olamaz. Buradan çıkaracağımız sonuç: Finlandiya zorla hiçbir şey elde edemez, onun tek kurtuluşu eğitimdir ... Rahat yaşam şartlarına ve Lund üniversitesi'nde kürsü başkanı olarak akademik kariyerini sürdürebilme olanağına rağmen vatanına dönmeyi tercih eden Snelman 1842 yılında Helsenki'ye gelerek, burada hayatını düzene koyma çabalarına girdi.
Grigory Petrov
"Lenin ve bolşevizm Rusyanın başına gelen facianın sorumluları değil, halkın hastalıklı ruhunun tezahürü ve sonucudur. Halk kitleleri onun peşinden gittiler, çünkü kendilerini esir almış hain, karanlık ve kinci duygu ve güçlerin Lenin'in şahsında vücut bulduğunu gördüler. Lenin ve Lenincilik - Rus halkının bedenini ve ruhunu saran kötü huylu bir yaradır."
Musa Aktaş
@SelviBoylu1071·2021 okuma hedefini güncelledi.
Azmimiz kırılmaz kederle yasla, Ümidin güldüğü diyar bizimdir. Fenadan korkmayız ölümden asla, Ölümün öldüğü diyar bizimdir.
2021 OKUMA HEDEFİ
0/30 kitap - %0 tamamlandı
Henüz kitap okumadı
30 kitap
0 sayfa
0 inceleme
9 alıntı
Reklam