Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Doksan yaşında iffet yarası her gün biraz daha derinleşen bir dede, torununa yazdığı bir mektupta şunları söylemiş: "Sevgili Kızım! Seni yarı çıplak halde görmek beni kahrediyor. Uykularımı kaçırdın. Her gece başımı iki elimin arasına alıp içinden çıkılmaz düşüncelere dalıyor, kendimi toparladığımda ise ellerimi kaldırıp, 'Ya Rabbi! Canımı al da bu kahredici görüntüleri seyretme mahkumiyetinden kurtulayım.' diye yalvarıyorum. Fakat duam kabul olmadı. Dünyada daha çekeceğim ızdırab varmış. Bütün bunlar bir tarafa, asıl ahireti düşünüyorum, nasıl Allah Rasûlü'nün huzuruna varıp da 'bunlar benim ailemden.' diyebilirim. Dünyasını yıktığınız dedenizin ahiretini de mahvettiniz."
Küçük yaşta başını örten, annesinin seccadesinin yanında namaza duran, üç yaşında "ayıp" dendiğinde yüzü kızaran kız çocukları birden çekildi dünyamızdan. Onlar gitti, diz kapağının şu üzerinde etekler giyen liseliler, üniversiteliler geldi. Sesini nâmahrem duymasın diye ağlarken dahi sessiz ağlayan kadınların yerinde; sokakta, okulda mini etekle vücudunu teşhir eden ve bu teşhirle sanki, "Ey sokaklar, şahit oldun ki her erkeğin bana bakma hakkı mahfuzdur." diyen zavallılar var.
...:
Bir lise talebesi Malatya'da Ahmet Emin'i vuruyor. Birkaç damla kan akıyor. (Üstad böyle bir hâdiseye karşıdır. Onun silahı kalemidir, kelâmıdır. Burası herkese malum. Onların iki damla kanı, dünyaya bedeldir. Âlem-i İslâm'ın oluk oluk kanı akar dünyanın sesi çıkmaz, lakin onlardan iki damla kan, dünyayı ayağa kaldırmaya kafidir.) Ahmet Emin Yalman'dan iki damla kan akınca Üstad'ı tevkif ederler, " azmettirici sensin l, sen bu lisliyi tahrik ettin, o da gitti vurdu." derler. Üstad mahkemedeki o meşhur savunmasını yapar ve der ki; "Sokaktasınız, yürüyorsunuz, bir adam... Yanında da hanımı var... Karşıdan gelen bir delikanlı hanımına baktı. O da kıskançlıktan dolayı çekti silahını ve adamı vurdu. Bu katilin cebinde de Shakespeare'in Othello'sunu görseniz -ki kıskanmanın şaheseridir, kıskançlığı ve kıskançlığın neticesindeki intikamı onun gibi anlatan başka bir yapıt da yoktur- katilin ce jnde bu var diye, siz ey savcılar heyeti! Şimdi Londra savcılığına yazı yazacak, 'Shakespeare'i mezardan kaldırın buraya gönderin, bu katinin azmettiricisi odur.' mu diyeceksiniz?!." Yani biri kibrit üretiyor, sonra da diyor ki bunu insanların maslahatı için kullanın. Eğer birisi insanların maslahatına değil de, düşmanının evini yakmak için kullansa, siz yakanı mı yoksa kibrit fabrikasını mı cezlandıracaksınız? Adaletiniz varsa elbette yakanı...
"Sonra her orkestrada bir tane şef olur. Peki benim davam neden 4 savcının nezaretinde görülür?"