Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Serap erol

Serap erol
@Seraperol9
Türk Dili ve Edebiyâtı
Lisans
İstanbul
7 Nisan
20 okur puanı
Mayıs 2017 tarihinde katıldı
“Ne kadar uzaklardayız!” “Neden?” “Kendimizden.”
Sayfa 112 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"Kaygılanmayın saygıdeğer hanımefendi," dedi köle. "Bana, istediğinizi yasaklayabilirsiniz, ben de yerine getiririm." Sonra da ekledi: "Ama düşünmemi yasaklayamazsınız."
Sayfa 35 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Ve o kadın mutlak sevecektir. Zaten böyle kadınlar uzun seneler tecrübelerden, ruhları kalpleri zengin, nihayetsiz bir his ve fikir kabiliyetini aldıktan sonra severler. Onlar sevecekleri adam için senelerce hazırlanırlar. Sonra sevecekleri adamla karşı karşıya gelince hayatlarında, ruhlarında, bütün kainatlarında ne varsa hepsini bırakıp o adamın arkasına düşerler.
Sayfa 84 - Can YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanı ilk defa ilim ağacının yemişini yemeye sevk eden Şeytan değil mi? O olmasa, insan sadece yiyen, içen, iki ayak üstünde dolaşan bir mahlûktan ibaret kalırdı. Tecessüs her bilginin anahtarı, bu anahtarın ilk sahibi ve bize ilk bu anahtarı veren de Şeytan'dır.
Sayfa 83 - Can YayınlarıKitabı okudu
Onu, unutmak için kalbimi kökünden söküp atmak lâzım gelse hiç tereddüt etmem.
Reklam
Niçin Eskiye Bu Kadar Bağlıyız?
İster istemez onların bir parçasıyız. Eski musikimizi seviyoruz, iyi kötü anlıyoruz. Elimizde iyi kötü bize maziyi açacak bir anahtar var... O bize üst üste zamanlarını veriyor, bütün isimleri giydiriyor, içimizde bir hazine bulunduğu, ferahfeza yahut sultanîyegâh’ın arasından etrafımıza baktığımız için.
Sayfa 181 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Okumak aynanın içine bakmaktır; aynanın arkasındaki 'sırrı' bilenler öteki tarafa geçerler, harflerin sırrından haberdar olmayanlar ise bu dünya içinde kendi yüzlerinin yavanlığından başka bir şey bulamazlar.
Sayfa 320Kitabı okudu
Virgüllerle koşardım, noktalarla duraklar, ünlemlerde şaşardım! Ne kadar şaşırtıcıydı kitaplarda, haritalarda dünya!
Sayfa 303Kitabı okudu
Unutulmuş bir otobüs durağında hiçbir zaman gelmeyecek bir otobüsü beklerken...
Sayfa 173Kitabı okudu
Reklam
Ben neydim? Ruhum, bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu? Şu ağaçlar, onların dallarını ve eteklerini örten karlar, şu ahşap bina, şu gramofon, şu göl ve üzerindeki buz tabakası ve nihayet bu çeşit çeşit insanlar hayatın kendilerine verdiği bir işi yapmakla meşguldüler. Her hareketlerinin bir manası vardı, ilk bakışta göze görünmeyen bir manası. Ben ise, dingilden fırlayarak, boşta yuvarlanan bir araba tekerleği gibi sallanıyor ve bu halimden kendime imtiyazlar çıkarmaya çalışıyordum. Muhakkak ki dünyanın en lüzumsuz adamıydım.
Sayfa 124Kitabı okudu
Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkan olmadığını hissediyordum. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.
"Berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi. "Tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri..."
Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım.
Aşk
Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka... Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!.
kendime not.
Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya'nın şahidi olmaktı.
Sayfa 91 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti.
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.
Sayfa 90 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
"Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun bin bir halinden korkma."
Sayfa 55 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
"Değişerek devam etmek, devam ederek değişmek."
Aç kapıyı bezirgânbaşı, bezirgânbaşı Kapı hakkı ne verirsin? Ne verirsin?.. "Devam etmesi lâzım gelen, işte bu türküdür. Çocuklarımızın bu türküyü söyleyerek, bu oyunu oynayarak büyümesi; ne Hekim-oğlu Ali Paşa'nın kendisi, ne konağı, hatta ne de mahallesi. Her şey değişebilir, hatta kendi irademizle değişebiliriz. Değişmeyecek olan, hayata şekil veren, ona bizim damgamızı basan şeylerdir."
Sayfa 23 - Dergâh Yayınları.Kitabı okudu
Tanpınar, Huzur romanı Nuran'ın birden değişen ruh hali.
Bu ağacın kökü, orada, ufukta ince bir Herat cildinin tezhipleri arasında kıpkırmızı kavsi, bu altın oyunlarını gittikçe daha derin şekilde aydınlatan, her an eriyip yeniden kendi fantezisine göre döken güneşteydi. Orada dal dal etrafa yayılıyordu. Nuran bu aydınlıkta sertleşmiş yüzü, darılmağa hazır gibi duran küçük ve toplu çenesi, kısık gözleri, çantası üzerinde kilitlenen elleriyle, bu sükût ağacının bir meyvesi olmuştu. . . . Herat tezhipli büyük kitap cildi şimdi mosmor bir bulut parçasıydı.
Sayfa 124 - Dergâh Yayınları.Kitabı okudu