Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cafer Aydemir

Cafer Aydemir
@Sevimsizlik
Bol(u)
21 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
''Bize anlatıldığı gibi Selçukluların Orta Asya'dan direkt Anadolu'ya girdiğini sandık yıllarca. Ortadoğu'yla hiç işimizin olmadığını ,Yavuz Sultan Selim Mısır seferine çıkana kadar Arap dünyasıyla hiç iletişime geçmediğimizi düşündük ya da düşünmemizi istendi! Halbuki değil Suriye,Irak,Filistin,Mısır,Arabistan hatta Büyük Selçuklunun orduları Yemen'e kadar gitmiş ve oraları yönetmişlerdi.Sistemli bir şekilde o coğrafyalarla bağlarımızın üstü örtüldü.Şu son Suriye savaşı sırasında halkımızın bu konudaki hafıza kaybı ayan beyan ortaya çıktı ; ''Suriye ve Irak Türkmenleri mi? Onlar da nereden çıkardınız! ?'' yorumlarını hepimiz duyduk maalesef .Aslında Ortadoğu Türkmenleri bizim Büyük Selçuklu bakiyelerimizdi. Biz unutmuştuk!''
Sayfa 222Kitabı okudu
Reklam
''Nizamiye medreselerinde yıl geçme esası yoktur. Esasında Selçuklu ve Osmanlı medreselerinin çoğunda bu kural uzun yüzyıllar boyuca geçerli olmuştur. Bugün okula giden çocuğa “kaça gidiyorsun?'' diye soruyoruz. Eskiden “kaça gidiyorsun?” diye sorulmaz, “Hangi eserleri bitirdin?” diye sorulurdu. Yani önemli olan o okulda kaç yıl tükettiğin değildi, hangi eserleri okuduğun, hıfzettiğin ve aklına yerleştirdiğindi.''
Sayfa 214Kitabı okudu
''Bir defasında Sultan Melikşah Nizamiye medreselerini kötüler, okulların masraflı olduğundan, yılda 300 bin dinar civarı masrafları bulunduğundan, bu parayla nice savaşların kazanılabileceğinden dem vururlar. Sultan, Nizamiyelerin masraflı olup olmadığını öğrenmek amacıyla Nizamülmülk’ü çağırır ve durumu sorar. Aldığı cevap kulaklara küpe niteliğindedir: Sultanım, ordunuza bu meblağın çok daha fazlasını harcıyorsunuz. Ancak bu askerlerin okları bir milden öteye gitmez. Oysa ben size öyle manevi bir ordu hazırladım ki onların duaları ok gibi arşa ve Allah'a kadar ulaşır. Bu sözler karşısında son derece hislenen Melikşah kıymetli vezirine, hâzinelerinin okulların emrinde olduğunu beyan edecektir.''
Sayfa 210Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Elindeki bütün kaleleri kaybeden Mervanilerin son hükümdarı Nasırü’d-Devle Mansur hâlâ İsfahan'dadır. Onun bu durumuna üzülen Sultan Melikşah kendisine Bağdat yakınlarında bir şehri ikta olarak verecek ve onu burada ikamet ettirerek gönlünü alacaktır. Hatta bu ikta meselesini İbnül -Ezrak çok tatlı bir hikâye ile anlatır: Sultan Melikşah, ülkesi elden gittiği halde mahzun bir şekilde İsfahan’da bekleyen Mansur’a acıyarak, kaybettiği ülkesi yerine kendisine nereyi istediğini sordurur. O da üzüntü içinde şunları söyler: “Göğsümü delip sırtımdan akacak bir harbeden (kısa mızrak) başka bir şey istemiyorum.'”
Sayfa 180Kitabı okudu
Yıllardır yüzünü batıya dönmüş ve Akdeniz’den Karadeniz’e uzanan sınırlarıyla denizlere nazır bir Büyük Selçukluyu oluşturan Sultan Melikşah, babası Alparslan’ın kabrine gelirken yanında bir avuç kum getirecektir. Akdeniz ve Karadeniz sahillerinden getirttiği bu kumu babasının kabrine bırakırken gözyaşlarıyla şu cümleleri söyleyecektir: “Baba müjdeler olsun! Oğlun dünyanın sonuna kadar hâkim oldu.”
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
''Fatımilerin Kudüs’ü ele geçirmesinden tam bir sene sonra Avrupa’dan kopup gelen Haçlılar rahat bir şekilde İslam topraklarını işgal ederler. Önce Antakya, sonra Urfa, Akka, Ramle, Kerak ve derken Kudüs düşer. Haçlılar şehre girdiklerinde haftalarca insan keserler. Kendi tarihçilerinin anlatımıyla Kudüs sokaklarında akmakta olan kanın seviyesi atların diz kapaklarına kadar gelmiştir. Artık Haçlılara dur diyecek ne Tuğrul Bey, ne Alparslan ne Melikşah ne de Atsız Bey vardır. Birbirine düşmenin bedelini, İslam toplulukları, özellikle de Kudüs ağır ödemiştir. Size tam 900 sene önce olmuş şeyleri anlatıyorum. Bugün aynı coğrafyaya baktığınızda bir fark görebiliyor musunuz?''
Sayfa 155Kitabı okudu
'' Tarihler 1073'ü göstermekteydi.İlk Cuma namazında Sünni usulde Sultan Melikşah Ve Abbasi halifesi adına hutbe okundu.Türklerin Kudüs hakimiyeti başlamıştı. Ne acıdır ki bu 1073 tarihi ve Kudüs'ü fethedişimiz ders kitaplarımızda yer almadığı gibi insanlarımız tarafından da bilinmemektedir.Ben en çok üzen şeylerden biri,ne zaman Kudüs'e gitsem ve oradan sosyal medya paylaşımları yapsam mesajıma yazılan her 10 mesajdan ikisi ,''bırakın bu Arap topraklarını,yeter bu Arap seviciliği'' türünden mesaj olmaktadır.Birileri son bir asırdır bizlere,Ortadoğu Arap'ın ,Balkanlar Yunan'ın , Bulgar'ın diyerek bin yıla yakın bir mirası fevkalade bir şekilde unutturmayı başarmışlardır! Keşke ders kitaplarımızda 1073'de Atsız Bey'in Kudüs'e girişi ile 26 sene sonra (1099) Haçlıların Kudüs'e girişleri arasındaki faklar mukayeseli olarak anlatılmış olsaydı.Ne şehri teslim eden Fatımi emrine dokunulmuştur ne de halktan bir kişiye.Atsız Bey şehrin birçok yerine muhafız birlikleri yerleştirerek herhangi bir yağmayı engellemiş , hangi dinden ya da ırktan olursa olsun herkese aman vermiştir.''
Sayfa 143Kitabı okudu
''Aksarayi'nin anlatımına göre Romanos Diogenes'i esir eden Şelçuklu gulamının ilginç bir hikayesi vardır.Bağdat'ta askere katılacak askerlerin seçmeleri sırasında , sıraya girmiş gençler arasında bir tanesi boy pos , endam olarak beğenilmeyecektir.Bu kısa ve çelimsiz genç tam elenecekken orada durumu takip eden Selçuklu sultanı bu gence acıyarak şu sözleri sarf edecektir :'' ''Belki de Rum imparatorunu o yakalar!'' ''Sultanın bu sözleri gencin askere kaydedilmesini sağlayacaktır.Bu sözler sanki bir dua gibi kabul görecek ve herkesin küçümsediği bu çelimsiz genç,Sultan Alparslan'ın gönlündeki en büyük arzuyu yerine getirecektir.''
Sayfa 124Kitabı okudu
''Selçuklularla barışı Rey'de yapacağım , ordumu Isfahan'da kışlatıp , atlarımı da Hemedan'da sulayacağım.'' Diogenes'in bu küstah cevabı üzerine Selçuklu elçisi lafı gediğine koymakta gecikmemişti ''Atlarınızın Hemedan'da sulanacağına emin olabilirsiniz.Ancak sizin nerede kışlayacağınızı bilemiyoruz.''
Sayfa 119Kitabı okudu
'' Bu haldeki Şam sokaklarına çık ve de ki ; ' Ey insanlar ey Ümmet-i Muhammed! Mısır,Suriye,Filistin,Yemen,El Cezire,Kuzey Sudan ve Kudüs fatihi El Melik el Nasır Ebu'l-Muzaffer Selahaddin Yusuf bin Necmeddin Eyyubi dünyadan sadece bu kefeni götürüyor'.İbret alın! Fani dünyaya aldanmayın!''
Reklam
''Uğruna can verecek bir davan yoksa , yaşıyor da sayılmazsın.''
'' Cihad ilan ediyoruz! '' dedi kesin bir tavırla İbni Şeddad'a .'' Tüm dünya Müslümanlarına Hazreti Halid bin Velid 'in şu ilkesiyle işittirilsin ; ' Ey yakınlarım ! Cihada sarılın.Bu topraklar ancak cihat etmekle korunabilir! ' Bu işi kökünden çözmenin zamanı geldi de geçiyor Şeddad! .''
''Kudüs'ü fethedinceye kadar bir daha bu kara giysileri çıkarmayacak ve hiç gülmeyeceğim.''
''Eğer kurmaylarından ya da kumandanlarından herhangi biri,yanında biraz fazlaca söz söyleyecek ederse sesini derhal kesmesini ve kendini geliştirmesi emrediyordu.Bu , artık acımasız biri olduğu için değil; uğradıkları bu duraklamanın sebebinin ilim ve amel azlığından kaynaklandığını bilecek kadar yüksek bir takva ve hassasiyet sahibi olduğundandı'' İbni Şeddad
''Gülüşünü severdim , benim için mutlu olduğunda... Ve sıkıldığında benim için , boynunu bükmeni severdim. Yokluğun kurardı bir şeyleri. Ruhum saklanacak yer arardı da sen gelince, ilham ve inanç , yeniden dost olurdu bana , Şakağında o damar kabardığında , bilirdim öfkelendiğini ... Sustuğunda , kederlendiğini... Ufukları gözlerken , düşündüğünü maziyi ... Ama yalnızlığına deva olabilecek bir ilaç ne gezerdi bende? Ben yalnızca acılarını üstlenebilmek isterdim ... Ben yalnızca yüzüne son bir kez bakabilmek isterdim... Ve yalnızca ben, sana son kez daha sarılabilmek isterdim... Ama artık gün battı... Çiçekler çürüdü... Dualar kaldı geriye... Ölüm bizi çaresiz bıraktı...''
Sayfa 308Kitabı okudu
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.