Ama gelgeldim yeryüzü hâlâ eski yeryüzü, insan da eski insan. Yeryüzünde hâlâ insanlar açlıkla boğuşuyor, savaşlarda ölüyorlar, ruhlarını yitiriyorlar, mutsuzluk içinde kıvranıyorlar. Toprak, deniz ve gökyüzü hızla kirleniyor. Yeryüzü insan eliyle hazırlanan bir kıyamete doğru sürükleniyor. Ve bu yıkımı kendi elleriyle hazırlayan insan, bundan zarar görüyor, mutsuz oluyor, işte tam da bu noktada, yaptığı üretim gereği, toplumun sosyolojik, psikolojik, tarihsel, politik, sanatsal, ahlaki, dinsel katmanlarını görebilen, görebildiği için de sözcüklerle yeni bir dünya yaratabilen biz yazarlar, önemli sorularla karşı karşıya kalıyoruz: "Yaşananlara gözlerimi kapayarak, insanı anlatabilir miyim?" "Yarattığım karakterlerin yıkıcılığını, yaratıcılığım, korkaklığını, kahramanlığını, basitliğim, yüceliğini, yanı bütün hallerim derinlemesine verebilir miyim?" "Teknoloji çağında, bedeni, ruhu yağmalanmış insanın o çırılçıplak çığlığını duymazsam günümüz bireyini çözümleyebilir miyim?" "Hepsinden önemlisi, güçlünün haksızlığına karşı durmazsam, gerçek özgürlüğe, gerçek masumiyete, gerçek güzelliğe bir çağn olan metnimin içtenliğini koruyabilir miyim?"
Soruları artırmak mümkün.