"Bunu öğren, kafana iyice sok, kızım," dedi Nana. "Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibaresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma, Meryem."
Evlerin geçim derdi yoktu
Gittiğim filmlerin çoğunda
Erkeklerin iş derdi...
Kadınlar rahat mı rahat
Bütün ilişkilerinde
Sevmek tek sorunlarıydı güzellik bir de.
Varlığın güvenli korunaklarında
Çocuklar büyüyordu dünyadan uzak
Çalışmadan, dövülmeden...
Gittiğim filmlerin çoğunda
Yanlız da olsan, arkasız da
Haklı olmak kazanmaya yetiyordu
O dengesiz kavgalarda.
Siz geçip gidersiniz
açık yaralar gibi
kalır kıyılarımızda ayak iziniz.
Biz bir darlığı
tam düze çıkardık...
Derken kapılarda siz .
Bir uzak yakınlığı
eğreti ve güvensiz
Kuşanıp gelirsiniz.
Sunmak elde avuçta
ne varsa, bari işe yarasa sonrasını biliriz.
İstediğimiz yanlızca karnımızın doyması mıdır bizim?
Hayır. Ensemizde oturanlara, gözlerimizi kapayanlara gördüğümüzü, aptal, hayvan olmadığımızı, yalnızca karnımızın doymasını istemediğimizi, her insanın hak ettiği gibi yaşamak istediğimizi göstermek zorundayız.
Ama bekleyiş belki bundan daha zor, daha yıpratıcıydı. Adının okunması ölüm gibi bir şeydi ama ölümü beklemenin, ölümden daha ağır olduğu durumlar da vardı.