"Çünkü üşüyen birini gördü mü, dayanamaz, hemen üzerindekini çıkarıp verirdi. Bu sebeple de cübbeleri hep önü açık olsun isterdi. Çünkü önü açık olan cübbeyi, kolayca ve kimseye fark ettirmeden, hemen çıkarıp muhtacına vermek çok kolay olurdu."
Murat Menteş'in kitap kapağı tasarımlarına baktığınız anda farklı bir yazar olduğunu anlarsınız. Kitaplarını okumaya başladığınızda daha önce neden okumamışım ki dersiniz. Üslubu, tarzı, kurgusu oldukça özgün. Gözlem yeteneği müthiş. Günlük hayatta dikkatimizi çekmeyen ufak ayrıntılar onun kaleminde göz önüne çıkıyor. Hem de olabilecek en güzel betimlemelerle. Murat Menteş'in en sevdiğim yönü de okurken genel kültür anlamında okura çok şey katması. Aslında söyleyecek çok şey var yazara dair. Fakat onu kendiniz keşfetmeli ve çözümlemelisiniz...
Aşk bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir, demiş Livaneli. Ne de güzel söylemiş. Çok az kitap insana kendini unutturur. O kitaplardan biri işte bu. Hikayenin içine girdiğinizde kayboluyorsunuz. Köylü, modern, engelli, eğitimli, hasta, kalbur üstü... Birçok farklı karakterle tanışıyorsunuz. En güzeli ise roman boyunca tahmin yürütüyorsunuz. Fakat sonunda hiçbir tahmininiz doğru çıkmıyor. Çarpıcı bir son. Beklenmedik. Farklı hissettiren. Biraz da buruk bir son. Teşekkür ederim Livaneli çok teşekkür ederim bu eseri edebiyatımıza kazandırdığın için.
Beyaz Zambaklar Ülkesi... Atatürk'ün okunmasını istediği bu değerli kitap Finlandiya'nın gelişimini anlatıyor. Bir ülkenin kısa süre içerisinde geçirdiği evreler, akıcı bir dille ifade edilmiş. Kitabı okuduğunuzda nasıl bir vatandaş olmanız gerektiğini öğreniyorsunuz aslında. Bunun yanı sıra Slav topluluklarına karşı merak duygunuz yoğunlaşıyor. Bir anda kendinizi derin bir araştırma içerisinde buluyorsunuz. Biraz tarihe ilgisi olan kişiler bu kitabı daha çok sevecektir. Herkesin okuması gereken nadide bir eser.