This is what you want me to leave it from your door,
Are you gonna leave me bleeding on your floor?
Think of me so anxiously while waiting at your window
Hayatım boyunca kendimi hep üzerimde bir görünmezlik pelerini var gibi hissettim. Bazen durup "bu insanlar beni görmüyor olabilir mi" diye sorguladığım pek çok gece geçirdim. Birine aşık oldum, söyleyemedim, biriyle arkadaş olmak istedim, söyleyemedim. Sesi en kısık olan öğrencisiydim yıllarca gittiğim lisenin. "Garip" diye adlandırılan bir öğrenciydim. "Çok garipsin" derdi tanıştığım herkes bana. Haklılardı, öyleydim. Başım hep yere eğikti, lise sınıfımın yerlerinin desenlerini o kadar iyi ezberlemiştim ki o desenleri hatırlamak canımı sıkıyordu. Hayat yerde değil, tam karşıdaydı ama ben başımı hiç bir zaman kaldırıp tam karşıya bakamamıştım işte. Hayatım boyunca kendimi ne zaman kötü hissetsem kendime var olmadığımı fısıldardım, "Ben burada değilim, bunlar yaşanmıyor" diye fısıldardım kendime. Benliğimin koskoca özeti yokluk hissiydi, ben yoktum, ben var olamamıştım ve var olamıyordum. Ben... yoktum.