Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rohat

Günümüz insanı için tıp ve güvenlik, uğruna adaklar adadığı, kendi yaşamını yoksullaş­tırdığı, başkasının yaşamını kolaylıkla feda edebildiği iki Tanrı gibidir.
Reklam
"Bir canavar, bir kaos olacaksınız..." Nietzsche'nin yanıtı: "Biz bu kehaneti gerçek­leştirdik"
Organsız beden, işçinin fabrikada, kadının hanede, siyahın plantasyonda montajlanmasına direnir. Organ-makinelere direnmek için, der Deleuze, organsız beden kendi düz, kaygan, geçirgen olmayan yüzünü sunar; organlarının altındaki larvaları, tiksindirici kurtları id­rak eder. Birbirine bağlanmış, kesintiye uğratılmış akışların karşısına amorf, yani şekilsiz, sınırları belli olmayan ayrımlaşmamış akışkanlığını çıkarır. Eklemlenmiş fonetik birimlerin bir araya getirilmesiyle oluşan sözcüklere katıksız, eklemlenmemiş ses bloklarıyla, yani haykırışlar ve feryatlarla direnir

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her siyasal rejim ideal bir rol dağılımını esas alır: işçinin, patronun, yurttaşın, erkeğin ya da kadının rolleri. . . İdeal işçinin ya da kadının pozisyonu belirli bir mekaniğe, belirli bir sabitliğe daya­nır. İşçinin rolü bütün yaşam enerjisini organ-makine olarak sermaye birikimine nakletmektir. Mekaniği de kol ya da kafa gücüyle böyle ta-rif edilmiştir. İşçi bu rolü reddettiği andan itibaren kapitalist dağılımın belkemiğini oluşturan "işçi" ideası aşınmaya başlar. Sözgelimi, işçinin mekaniği emek gücünü değil emek gücünün reddini esas aldığında, işçi artık bir simülakrdır. İdeayla kurduğu benzerlik ve makbuliyet ilişkisine kısa devre yaptırmış, aynının rejimine fark unsurunu dahil etmiştir. Ya da Bakkhalarda, Medea'da veya Samantha ' da olduğu gibi kadın figürü, kendi mekaniğini erkeğe karşı konumu itibarıyla hane yaşamı içinde, söz dinleyen rolünü icra ettiği ölçüde ideayla kopya arasındaki ilişkiyi layıkıyla muhafaza ederken, bu mekaniğin dışınaa çıktığı anda düzeni yerle bir edecek canavarca bir unsuru sahneye sokar. Marx'ın proletar­yasının, Biko'nun zencisinin, Fanon'un lanetlilerinin, Federici'nin cadı­larının ya da Arendt'in vahşilerinin simülakrı çağrıştırması bundandır.
Simülakr, yüzeye çıkarak Aynı'yı ve Benzer'i, modeli ve kopyayı sahtenin (fantazmın) gücü altına alır. Hem pay almaların düzeni­ni, hem dağılımın sabitliğini, hem de hiyerarşinin belirlenimini olanaksız hale getirir. Göçebe dağılımların ve taçlanmış anarşilerin dünyasını kurar. Yeni bir temel olmak bir yana, bütün temelleri yerle bir eder, evrensel bir çöküşü sağlar... (Deleuze, 2015, s. 289).
Reklam
[B]eyaz Amerikalıların çoğunluğunun zihninde, tehlike, kimlikle­rini kaybetmektir. Bir sabah uyandığında parlayan güneşin yanında bütün yıldızların yanıp söndüğünü görmenin senin için nasıl bir his olacağını hayal etmeye çalış. Doğanın düzenine aykırı olduğu için korkacaktın. Evrendeki her değişim, bir bireyin kendi zannet­tiği gerçekliğine karşı öylesine derinden bir tehdittir ki, bu nedenle dehşet vericidir. İşte, siyah adam da beyaz adamın dünyasında böyle sabitlenmiş bir yıldız, yerinden oynatılamaz bir sütun olagelmiştir: O yerinden oynadıkça, cennet ve yeryüzü de temellerinden sarsılır (Baldwin, 2017, s. 16).
"Toplum fikri güçlü bir imgedir. Tek başına denetlemeye ya da insanları harekete geçirmeye muktedirdir. Bu imge bir biçime sahip­tir; dış sınırları, kıyıları, dahili bir yapısı vardır. Dış hatları uygun dav­ranışları ödüllendirme ve saldırıyı püsktürme gücüne sahiptir. Kıyıları ve yapılandırılmamış bölgeleri enerji yüklüdür"
Anomali normalden bir sapma olduğu için değil normali bütünüyle altüst etme gücüne sahip olduğu için kaygı vericidir ve tam da bu nedenle ortadan kaldırılması gerekir.
Guvvîn...! Gujjîn...! Gurmîn...! Diheje cihan, Diheje zemin.
Reklam
sinema perdesinde zombi kadar iğrenilen bir başka figürü bulmak oldukça zordur ve as­lında olanca iğrençliğiyle zombi, "kirlilik ya da hastalık değil, bir kimli­ği, bir sistemi, bir düzeni rahatsız edendir. İğrenç, sınırlara, konumlara ve kurallara saygı göstermeyen bir şeydir. Arada, muğlak ve karışmış olandır"
Sezgileyen materyalizmin, yani duyumsallığı pratik etkinlik olarak kavra­mayan materyalizmin ulaştığı en yüksek nokta, tek tek bireylerin ve burjuva toplumunun sezgisidir.
Toplumsal hayatın tamamı, özünde pratiktir. Teoriyi mistisizme götüren bütün sırlar, ussal çözümlerini insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.
Pratikten yalıtılmış dü­şüncenin gerçekliği ya da gerçek dışılığı üzerine yürütülen tartışma, tamamıyla skolastik bir sorundur.
Minerva Baykuşu kendi karanlık köşesinde gizlenmekten hoşlanır, - ama bizim gelecekteki Athenamız güçlü kanatlarıyla ve güneşe dayanıklı gözleriyle bir kartala ihtiyaç duyar. . . Defol Minerva!
1.847 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.