Leyla

Leyla
@Srcglu_
“Sakin bir zihne tüm evren teslim olur.”
Sabitlenmiş gönderi
İlahi aşkın çizdiği helalle haram arasındaki yoldan kalbe akan bir hayat iksiri miydi aşk?
Sayfa 155Kitabı okudu
Reklam
Leyla
Bir kitabı okumaya başladı
Yalnızım Çünkü Sen Varsın
Yalnızım Çünkü Sen VarsınKahraman Tazeoğlu
8.6/10 · 355 okunma
Leyla
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Her Şeye Sahipsiniz Kendiniz Hariç!
Her Şeye Sahipsiniz Kendiniz Hariç!Osho
9.1/10 · 441 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
120 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
26 günde okudu
Farabi - Var mısın ki Yok Olmaktan Korkuyorsun?
Farabi - Var mısın ki Yok Olmaktan Korkuyorsun?Mesud Topal
7.6/10 · 7,2bin okunma
Leyla
Bir kitabı yarım bıraktı
Kavim
KavimAhmet Ümit
8.6/10 · 16,1bin okunma
Reklam
144 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Bir Ses Böler Geceyi
Bir Ses Böler GeceyiAhmet Ümit
7.4/10 · 7,5bin okunma
Gafil kendisi miydi, yoksa tabuttaki ölümü, Süha anlayamadı ama dedenin sözleri bardağı taşıran son damla olmuştu; dönerek koşmaya başladı. Arkasından sesler duyuluyordu. Bütün bir köyün peşine takıldığını düşündü. Belki de onu yakalayıp o boş mezara gömeceklerdi. Yaparlar mıydı bunu? Neden olmasın, tabutta yatan ölü ona tıpatıp benzemiyor muydu?
Sayfa 131Kitabı okudu
Dede, kendinden emin kefene doğru uzandi. İsmayil'in olüsünü herkese göstermek, anlamsız bir efsanenin yayılmasina engel olmak istiyordu. Kalin parmaklarıyla kefeni açma iya başladı. Süha nefesini tutarak dedeyi izliyordu. Yumuşak sargılar yavaşça bükülerek açıldılar; önce alni, sonra burnu, daha sonra da ölünün solgun yüzü çıktı ortaya. Dede ile Süha aynı anda irkildiler. Ikisinin de damarlarındaki kan donmuş gibiydi. Dede, çocukken babası Haydar Dede'den dinlediği öykülerde şeytanın bir keçiye benzediğini duymuştu. İşte şimdi İsmayil'in tabutunda yatan başı tıpkı bir keçi gibi boy inuzlu, yüzü kıllarla kaplı bir ölüydü. "Iblis, bu iblis!" diye haykırarak ayağa kalktı. Süha'nın da soluğu kesilmişti. Kefenin arasından gördügü kendi yüzüydü. "Olamaz!" diye bağırdı. "Olamaz!" Sesi duyan dede ve köylüler şaşkınlıkla Süha'nın bulunduğu yöne baktilar. Karanlığın içinde onları izleyen bu adam da kimdi böyle? Köylüler dehşet içinde gözlerini bu tanımadıkları yabancıya dikerken, Süha da birkaç adım geriledi. Süha'nin gerilemesinden cesaret alan dede, "Korkmayın! Hic korkmayın! Yanınızda ben varken size zarar veremez bu gafil..." diye bağırdı..
Sayfa 131Kitabı okudu
"Göz göre göre bu haksızlığa razımi olacağız Ali Riza!" "Elimizden ne gelir ki? Davamız ahirete kalmıştır, Elbet öteki dünyada divan kurulacak, haklı haksız belli olacak, yanlışı olanlar bunun hesabını Hak-Muhammed-Ali huzurunda verecektir."
Sayfa 128Kitabı okudu
"Ah, Fatma Kadın ah!" dedi Bektaş Sofu. "Hızır Aleyhisselam öyle herkese görünür mü? Sen bunları boş ver. Ben senin ne zor durumda olduğunu bilirim. Ölmüş oğlun için dua is tersin. Benim elimden gelse bu dileğini yerine getirmez mi yim? Ama senin Hızır Aleyhisselam'dan korktuğun gibi, ben de Cenabı Hakʼtan çekinirim. Bir kişi için bütün köyü ateşe atmaktan korkarım. Üzgünüm ama erenlerden bize yeni bir işaret gelinceye kadar İsmail duasız kalacak..
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
...Heyecanla ahlatın altına geldim ki İsmail bıraktığım yerde ağlıyor. Çocuğumu sevinçle kucağıma aldım ve Cenabı Hakk'a şükürler ettim. Ama az sonra içime bir kurt düştü. Hızır Aleyhisselam'a verdiğim sözü nasıl tutacaktım? Bunu Ali Riza'ya, babama nasıl kabul ettirecektim? Düşündüm düşündüm, işin içinden çıkamadım. Kendimce fırtınayı, yağmuru bahane edip oğlumu vermekten caymaya kalktim. Ali Rıza'ya kanlı gibi yalvardım, günlerce ağladım, fayda etmedi. Sonunda etimden tırnağımı söker gibi aldılar yavrumu benden. Işte uğursuzluk o günden başladı. Hızır Aleyhisselam'ın söyledikleri bir bir gerçekleşti. Eğer ben oğlumu vermeseydim, bunlar başımıza gelmezdi. Yavruma sahip olamadım. Asıl suçlu benim. Oğlumu duasız koyacağınıza beni düşkün sayın. Düşkün sayın ki yarın huzuru mahşerde, makamına varınca, 'Ben cezamı yaşarken çektim, bana merhamet eyle ya Hızır," diyebileyim."
Sayfa 127Kitabı okudu
...Birden kanat vuruşlari duydum. Kuyunun yalak taşına irice bir kuş indi. Baktım bir telliturna. Hiç ürkmeden öylecene beni süzüyor. Ben çekip yoluma gidecektim ki bir ses. 'Ne ağlıyorsun?" dedi. Ses kuştan geliyordu. İnanamadım. Döndüm, etrafa bakındım. Benden ve turnadan başka kimse yok. 'Ben soruyorum, ben,' dedi kuş. Korkudan aklımı kaçıracaktım. Kuş hiç konuşur mu? Hemen kaçıp uzaklaşmak istedim oradan. Korkma!' dedi. 'Istersen insan cisminde görünebilirim. sana." Bu sözleri söyledikten sonra, benim hayretle açılmış gözlerimin önünde yeşil cüppeli, ak sakallı bir dede oluverdi. 'Korkma, benden sana zarar gelmez. Ne derdin varsa söyle ki yardım edeyim sana,' dedi. Onun Hızır olduğunu hemen anladım. Bebeğimi yitirdim, Ya Hızır,' dedim ağlayarak. Başını usulca öne sallayarak bana baktı. 'Bebeğin kaybolmadı kızım,' dedi. 'Bu sana bir işaretti.. Çocuğunu öz babanda olsa kimselere vermeyesin diye erenler seni uyardılar...
Sayfa 126Kitabı okudu
"Şimdi size diye ceklerimi belki yirmi sene evvel anlatmalıydım. O zaman başımıza bu işler gelmezdi. Lakin Hızır Aleyhisselam'dan çekindim, günaha girmekten korktum. Babam Veli Sofu küçüklüğümde bana, insanların başı dara düştüğünde yardıma gelen o ak sakallı, yeşil cübbeli ihtiyarı anlatmış. Eğer bir gün onunla karşılaşırsan, sakın ola ki gördüğünü kimseye söyleme,' demişti. Tam yirmi sene evvel Hızır Aleyhisselam bana göründü. Oğlumu korumam, kimseye vermemem için beni tembihledi. O günü hiç unutmam!
Sayfa 125Kitabı okudu
"Esasında ben hiç konuşmayacaktim. Iki lafı bir araya zor getiririm. Ben kim, köylünün huzurunda konuşmak kim? 'Ali Rıza derdimizi anlatır, köylülerimiz, komşularımız yapılan yanlışlığı anlar da bu haksızlıktan vazgeçerler,' diye düşünüyordum. Ama koca köyde herkesin merhamet damarı kurumuş. Herkes vicdanını kaybetmiş."
Sayfa 103Kitabı okudu
Insan bilginin efendisidir, bilgi insanın değil. Öğrenmenin zararı olmaz derler ama dikkat etmek lazım, amaçsız bilgi maymuna çevirir insanı. Bir de bakmışsın, farkına varmadan bilgiçlik taslamaya, sağa sola tafra yapmaya başlamışsın. Oysa tafra atmak cahillerin harcıdır. Önce bilgi yükünü taşımayı öğrenmeli insan. Kolay iş sanma. Çünkü taştan daha ağırdır bilgi. Bu yükü taşımak sabır ister, metanet ister. Taşımayı bilmeyenler daha ilk engebeden kaldırır atarlar sırtlarındaki yükü. Taşımayı bilenler ise en dik yokuşlara bile tırmanırlar. Çünkü onlar taşıdıkları yükün bu dünyada insanlara, ahiret te Allah'a lazım olduğunu bilirler. Zirveye ulaştıklarında ise tek kazançları kâmil insan olmaktır."
"Insanların daha güzel ve adil bir dünyada yaşaması gerektiğine inanıyorum,' diyorsun. Dikkat et, inanmaktan söz ediyorsun. İşte bu inanmanın karşılığı bizde şeriattır. Sonra, 'Insanlar birleşmeli, örgütler kurmalı, diyorsun. Bunun bizdeki karşılığı tarikkattır. Mücadele etmeli,' diyorsun. Mücadele ister silahla, ister sözle olsun, marifet gerektirir. Marifete sahip olmayan kişiler kazanamaz. İşte marifet kapısıda budur. Bütün bu kapilar seni hakikate çıkarır."
614 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.