“Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım sevdalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan!”
Kafka, karabasanlarında gördü belki seni, ama adlandırmadı. (Ya da hiç girmedin onun düşlerine.)
Bilseydi, senin gibi bir yer var yeryüzünde
en korkunç kitabının konusu sen olurdun.
Tolstoy bilseydi seni
soyluluğundan bin beter utanırdı.
Ve kim bilir belki yazarlığından
-şimdi benim utandığım gibi-.
Avvakum bilseydi yakınında senin gibi bir kent
olduğunu, Kafkaslar’ı aşıp çile çekmeye sana gelir,
senin mağaralarında yaşardı. Dostoyevski sürülseydi sana Yer Üstünden Notlar'ı yazardı ya da Suç ve Suç'u.
“İrade olmadan düşünceler, duygular ve arzular, oluşun içinde başıboş dolaşan parçacıklar gibidir ve 'sen' de evrenin insafına kalmış küçük bir parçacıksın...”
“Beter bir dünya yaratıyorsun, sonra da kendi yarattığın şeyden, kendi eserinden dehşete düşüyorsun. Dünyanın nesnel olduğunu düşünüyorsun... oysa dünya senin onu düşlediğin gibidir. Git, dünyaya gir ve bunları kabullen...”