"Esasen her türlü tarikat, mensuplarını aldatma üstüne kurulur. İnsanların idrak kabiliyetleri farklı farklıdır. Onları idare etmek isteyen biri bu kabiliyetlerin sınırlarını tespit ederek dikkate almaya mecburdur. Bilinç seviyesi ne kadar düşerse fanatiklik de o ölçüde artar. Kısacası ben insanlığı iki temel gruba ayırırım. Birinci grupta neyin ne olduğunu bilen bir avuç insan vardır. Diğer gruptaysa hiçbir şeyin farkında olmayan kitleler. Eğer kitleleri anlayamadıkları ve hiçbir zaman da anlayamayacakları hedeflere ulaştırmak için oyunlar oynayıp, kandırmacalar sergilemek kaçınılmazsa mükemmel bir teşkilat kurmak için bu imkandan faydalanmanın nesi yanlıştır?
Hasan Sabbah :
"Sonra sana şunu sormuştum: 'Eğer kişi hakikatin aslında erişilemez bir şey olduğunu hatta herhangi bir hakikatin var olmadığını öğrenirse ne olur?' Verdiğin cevabı hatırlıyor musun?”
Meryem:
“Hatırlıyorum, İbni Sabbah. Şöyle bir şey söylemiştim: 'Eğer kişi insanların mutluluk, sevgi, sevinç olarak tanımladıkları şeylerin tamamıyla yanlış temeller üzerine inşa edilmiş varsayımlar olduğunu keşfederse yüreğinde derin bir boşluk bulur. Onun için bu büyük boşluğu doldurmanın yegane çaresi de gerek kendisinin gerekse de başkalarının kaderleri üzerine kumar oynamasıdır. Bunu başarabilecek yeteneğe sahip birinin gücü her şeye kadirdir.”
İçi arınmamışsa, neler bekler insanı, Kendi kendisiyle ne savaşlar eder boşuna! Tutkuları içinde ne kemirici kaygılar, Ne korkular içinde kıvranır insan! Ne çöküntüler yapar bizde gurur, şehvet Öfke, gevşeklik ve tembellik!