gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
Sokağına dönünce özlem duyulan yerlerin
Genzi yakan o acı yine aynı zehrinde
Geçmeyen bir sancısı var artık caddelerin
kimsesizligi ve burukluğu
Günlerce günlerce ağlasam uyansam dönsem ait olduğum yerlere
Kucaklaşsak hiç ayrı düşmemişiz gibi
Derdimizi döksek birbirimize
Ama geçeceğini bilsek bi gün
Nefessiz artık evlerin pencereleri
Kefensiz kalan şehirlerin canları gibi...
Su'vari🌾
Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın!
Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla!
Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!
Anlatmaya çalıştıkça, yükseldikçe mesela ayak uçlarımızda,
girdabın bizi çektiğini hissediyoruz
Sonu olmayan bir kara delik bu yoksulluğumuzla, çaresizliğimizle yüzlestigimiz
bir göçük altındayiz artık çıkışı olmayanından...
Su'vari🌾
Bekliyorum bir kapının önünde,
Cebimde yazılmamış bir mektupla.
Bana karşı ben vardım
Çaldığım kapıların ardında,
Ben açtım, ben girdim
Selamlaştık ilk defa.