Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Barış Oflaz

Barış Oflaz
@Sulhmir
Günümüz atanamayan öğretmenlerinden. Yeni bir baba. Ölene kadar öğrenmeye ve öğretmeye hevesli bir kişi. Herkes dostum, ayrımcılık yapanlar tek düşmanımdır. Bu vatandır ki herkese her düşünceye yer var bu topraklarda.
Okulda çocuklara top oynatıyor. Hocalar, 'Top oynamak günah!' diyor. Niçin günah? 'Çünkü top Hazreti Ali Efendimiz'in başıdır. O mübareğin başı tepilir mi?'
Reklam
Çevremizde cahilliğin etkileri gün geçtikçe artıyordu. Ürgüp'ün toplam 25 köyü var. Bunların hepsine 1935'e kadar okul açıldı. Okuma yazma bilenlerin oranı, yurtta yüzde on se kiz iken bizim ilçemizde yüzde elliye çıkıyordu. Halkın kafası bizde bir derece iyi; ama genel olarak yurtta karanlık bastırıyordu. Orda burda öğretmenlere saldırılar oluyor. Cumhuriyet'e karşı alttan alta kımıldanan düşmanlık öğretmenlere çevriliyordu. Çünkü Cumhuriyet'e açıkça cephe alamıyorlardı.
"Kitap sevgisi diye bir sevgi vardır sanırım. Ana sevgisi, kar deş sevgisi, yar sevgisi gibi bir sevgi. Bu sevgi insanın içinde doğuştan mıdır? Yoksa sonradan mı uyanır? Bunu bilmiyorum. Daha doğrusu, ben şöyle inanıyorum: Kitap sevgisi de bütün öbür sevgiler gibi doğuştan vardır; ama uyuyordur. Onun, zamanı gelince uyandırılması gerekir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu adamlar, buraya ne söylemeğe, ne istemeğe geldiler? Mutlaka, bize itidal ve boyun eğme tavsiye etmeğe geldiler. Bunlar, bir ölüm mahkumuna, son saatinde teselliye giden papazları andırıyorlar. Cesaret evladım, cesaret. Bunun ötesinde başka hayata, ebedi bir hayata ereceksin. Şimdi, söyle, söyle bakalım, son emelin nedir?– Ölmemek!Papazlar irkiliyorlar. İçlerinden: Amma da aksi bir idam mahkumuna çattık diyorlar. İşte, Anadolu'nun dediği, işte İstanbul hükümetinin söylediği... Memleketin havası bu kadar trajedi ile yüklü olmasa, insan bu hale gülebilir. Lakin, çıplak ayaklı, çıplak göğüslü köylüler, gülle ve kurşun taşıyan kağnıları önlerine katmış gidiyorlar.
Zavallı köylü çocuğu! Sen, iki üvey ananın yavrususun. Biri demin seni döven anandır, öbürü de seni her gün döven, doğduğundan beri her gün döven yurdundur. İkisinin acısı arasında, böyle kavrulup gitmişsin. Yarın gençlik çağına girecesin. Lakin, o vakit de, o vakit de... Savaşta gördüğüm bütün o erler, gözümün önünden bir daha geçiyor. Onların yırtık şalvarları ve kırmızı mintanlarıyla yalınayak gelişlerini, sonra haki elbiseleri içinde, kah sırtüstü, kah yüzükoyun düşüp ölüşlerini görüyorum.