Tamirci Çırağı

Tamirci Çırağı
@Tamirciciragi1
Bir yanlışlığım bu dünyada, en az senin kadar
Doğa insanının varoluş biçiminden uzaklaşıldıkça, insan sahip oldukça varolabileceğine inanmaya başladı. Diğer insanları ihtiyaçlarını karşılayacak nesneler olarak algıladıkça, "ilişki adına ilişki" yaşayabileceği kimsesi kalmadığından giderek yalnızlaştı; kalabalık içindeyken, dostum dediği kişilerle, hatta aile içi beraberliklerinde. Maskelenmiş yalnızlık, hayatı da sahip olunan "şey" haline getirdi, hayata yakılan ağıtlar sıradanlaştı, Tanrı kendisinden bir şeyler beklenen, hatta talep edilen bir konuma indirgendi.
Sayfa 108 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
İnsanlar, dostları, eşleri, sevgilileri, akrabaları olduğu için yalnız olmadıklarına inanıyorlar, ama yine de kendileriyle baş başa kaldıkları anlarda çok daha derinlerde yaşanan soyutlanmışlıklarıyla zaman zaman yüzleşmek durumundalar. Ancak çoğumuz, bu katlanılması zor duyguyu yaşamamak için alışagelinmiş ilişki ayinlerine kendimizi tekrar bırakıveriyoruz ya da cep telefonlarına sarılıyoruz.
Sayfa 23 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Bazen ölüm adını verdiğimiz şeyin ne olduğunu sorarım kendime. Ölümün eremeyeceğim sırrından değil, yaşamın sona ermesinin getirdiği fiziksel duygudan söz ediyorum. İnsanoğlu ölümden korkar, ama kof bir korku bu; normal bir insan bu korkuya başarıyla göğüs gerer ve yaşlısıyla, hastasıyla normal insanların hiçliğin uçurumunu izlerken dehşete kapıldığı nadir görülür, ki zaten hiçliğin ne olduğunu uçuruma bakarken anlar. Bütün bunlar hayal gücü eksikliğinden kaynaklanıyor. Ölümün uyku hali olduğunu sanmak da düşünen bir varlığa hiç yakışmıyor. Uykuya hiç benzemediğine göre neden öyle olsun? Uykuyu uyku yapan, sonunda insanın uyanmasıdır, oysa, bilindiği üzere, şimdiye kadar ölümden uyanana rastlanmadı. Ölüm uykuya benziyorsa, ölümden uyanacağımızı varsaymamız gerekirdi. Her şey bir yana, normal insanın düşündüğü bu değildir: O, ölümü, uyanılmayan bir uyku olarak tahayyül eder, bununsa hiçbir anlamı yok. Söylediğim gibi, ölüm uykuya benzemez, çünkü insan uykuda canlıdır ve uyur haldedir; insanın nasıl olup da uykuyu şuna ya da buna benzetebildiğini çok merak ediyorum, çünkü ne ölüm tecrübe edilebilir, ne de ona benzeyen herhangi bir şey.
Sayfa 50 - Can Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Devlete iş yaparak küpünü doldurmuş bir şirkette çalışan bir arkadaşım, kazandığım parayı beğenmeyerek geçen gün şöyle dedi bana: “Sömürülüyorsunuz, dostum.” Bunun üzerine düşündüm de, sahiden de öyle; ne var ki, madem hayatta sömürülmekten kaçmanın yolu yok, kendini beğenmişlerin, şöhret budalalarının, üzüntünün ya da imkânsızlığın peşinden koşanların yerine, kumaş tüccarı Vasques’e kendimi sömürtsem daha iyi değil mi, diye de sormadan edemiyorum kendime.
Sayfa 22 - Can Yayınları
Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz, (almak, vermek) bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkâr (en hakir) mahiyeti veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır; bilmelidirler ki iki cins birbiriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, ortak, hayat ortağı demektir.
YKY
Reklam
“Şimdi ucuz ne kaldı ki? Her şey ateş pahası. Ucuz olan yalnız dünyanın çilesi; o bedava, dünyanın çilesi bedava!”
İletişim Yayınları
Kadınların bakışı, sakin gibi görünen korkunç bir dişli çarka benzer. Her gün rahatça, zarar görmeden, hiçbir şeyden şüphelenmeksizin yanından geçer durursunuz. Bir an gelir onun orada olduğunu bile unutursunuz. Gider, gelir, hayal kurar, konuşur, gülersiniz. Derken, birdenbire bakarsınız ki tutulmuşsunuz! Tamamdır artık. Çark sizi kapmış, bakış sizi yakalamıştır. Herhangi bir yerinizden, herhangi bir şekilde, düşüncenizin sürüklenen herhangi bir parçasından, herhangi bir dalgınlık anınızdan yakalamıştır sizi. Mahvoldunuz demektir artık. Çark sizi bütün varlığınızla içine çekecektir. Bir esrarengiz kuvvetler zinciri, sizi kıskıvrak sarar. Boş yere çırpınır durursunuz. Hiçbir insanın imdadınıza yetişmesi mümkün değildir. Dişliden dişliye, acıdan acıya, işkenceden işkenceye düşersiniz; siz, aklınız, servetiniz, geleceğiniz, ruhunuz... Ve zalim bir yaratığın ya da asil bir kalbin, artık hangisinin pençesine düşmüşseniz, bu müthiş makineden ya yüzünüz utançla çirkinleşmiş olarak ya da ihtirasla güzelleşmiş olarak çıkarsınız.
İletişim Yayınları
Her zaman haklı olan, hiç yanılmayan, kendilerinde hata payı bırakmayan insanları sevmiyorum. Onların dürüstlükleri yapay ve değersiz geliyor bana. Bu insanların yaşamın güzelliğini bütünsel olarak yaşamadıklarını düşünüyorum.
YKY
Günümüz ideolojilerinin ve siyasi programların çoğu, insan mutluluğunun kaynağı hakkındaki birtakım zayıf fikirler üzerine kuruludur. Milliyetçiler siyasi anlamda kendi kendini yönetmenin mutluluğun kaynağı olduğunu; komünistler herkesin proletarya diktatörlüğü altında mutlu olacağını; kapitalistler de yalnızca serbest piyasanın en çok insana mümkün en çok mutluluğu sağlayacağını ve bunun da ekonomik büyüme ve ürün bolluğuyla gerçekleşebileceğini iddia ederler.
Kolektif Kitap
Bugün tüm insanlar, itiraf etmek istemeseler bile, giyim kuşamda, düşüncede ve zevkte Avrupalıdır. Söylemde çok katı Avrupa karşıtı olabilirler ama gezegendeki neredeyse herkes siyaset, tıp, savaş ve ekonomiyi Avrupa'nın gözlerinden görüyor, Avrupa melodileriyle yazılmış ve Avrupa dillerinde söylenen müzikleri dinliyor.
Kolektif Kitap
Reklam
Modern üniversitelerde psikoloji bölümünün müfredattaki ilk zorunlu dersi, "Psikolojik Araştırmada İstatistik ve Metodolojiye Giriş"tir. Psikoloji öğrencileri ikinci yıllarındaysa "Psikolojik Araştırmada İstatistiksel Yöntemler" dersini almak zorunda. Eğer insan zihnini anlamak ve hastalıklarını iyileştirmek için önce istatistik okumanız gerektiğini söyleseydiniz Konfüçyüs, Buddha, İsa ve Muhammed hayrete düşerlerdi.
Kolektif Kitap
Tarihin büyük bölümünde matematik, eğitimli insanların bile nadiren ilgilendiği ezoterik bir alandı. Ortaçağ Avrupa'sında mantık, gramer ve retorik dersleri eğitimin temelini oluşturur, matematik eğitimi de çoğunlukla basit aritmetik ve geometrinin ötesine geçmezdi. Kimse istatistik çalışmıyordu, bilimlerin tartışmasız kralıysa ilahiyattı.
Kolektif Kitap
İnsanlar dünyaya yayıldıkça yanlarındaki evcil hayvanlar da onlarla birlikte yayıldı. 10 bin yıl önce, sadece birkaç milyon koyun, inek, keçi, yaban domuzu ve tavuk Afrika-Asya'nın belirli bölgelerine sıkışmış hâlde yaşıyordu. Bugün dünyada bir milyar koyun, bir milyar domuz, bir milyardan fazla inek ve 25 milyardan fazla tavuk var, üstelik bu hayvanlar tüm gezegene dağılmış durumda. Evcil tavuk şu ana kadar en çok yayılmış kümes hayvanıdır. Homo sapiens'in arkasından gelen evcil inek, domuz ve koyun da dünyada en yaygın bulunan ikinci, üçüncü ve dördüncü memeli türüdür. Başarıyı DNA kopyalarının sayısıyla ölçen dar bir evrimsel perspektiften bakarsak, Tarım Devrimi tavuklar, inekler, domuzlar ve koyunlar için bulunmaz nimettir. Maalesef evrim perspektifi başarıyı ölçmek için yeterli değil, çünkü bu bakış her şeyi hayatta kalma ve üremeyle ölçüyor, bireysel acı ve mutluluk gibi kriterleri dikkate almıyor. Evcil tavuk ve inek evrimsel bir başarı hikayesinin kahramanları olabilir, ancak bunlar aynı zamanda dünyada yaşamış en şanssız canlılardır. Hayvanların evcilleştirilmesi yüz yıllar geçtikçe giderek daha zalimce bir hâle gelen bir dizi vahşi uygulama sayesinde olmuştur.
Kolektif Kitap
Tarihin en kesin yasalarından biri de şudur: Lüksler zamanla ihtiyaç haline gelir ve yeni zorunluluklar ortaya çıkarır. İnsanlar belli bir lükse alıştıklarında bir süre sonra onu kanıksarlar. Onu yaşamlarında hep bulundururlar ve bir süre sonra onsuz yaşayamaz hâle gelirler. Kendi çağımızdan başka bir örneği ele alalım. Son birkaç on yılda hayatı daha rahatlatacağını varsaydığımız sayısız şey icat ettik: Çamaşır makineleri, elektrikli süpürgeler, bulaşık makineleri, telefonlar, cep telefonları, bilgisayarlar, e-posta vs. Eskiden bir mektup yazıp zarfa koymak, üstüne pul yapıştırıp posta kutusuna atmak insanı epey uğraştıran bir işti, mektuba cevap almak günler veya haftalar, hatta aylar alabiliyordu. Günümüzdeyse bir dakika içinde çabucak bir e-posta yazıp dünyanın öbür ucuna gönderebiliyorum ve eğer gönderdiğim kişi çevrimiçiyse anında cevap alabiliyorum. Böylece mektup yazmanın aldığı tüm zamanı ve çabayı ortadan kaldırmış oldum, peki bugün daha rahat bir hayat mı yaşıyorum?
Kolektif Kitap
540 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.