"Çok karışığım. Bir yanım olabildiğince huzursuz ve yorgun. Diğer yanım mucizelere ve düşlerin gerçek olabileceğine halen inanıyor ve heyecanını koruyor. Bu iki yan arasında ben eziliyorum.."
"Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu. Dünya birine kalacak olsaydı Süleyman'a kalırdı. Ölüm satın alınsaydı Nemrut tutar alırdı. Çıkmadık canlara derman bulurdu, Lokman Hekim ölmedi mi? Bu yüzden hiç korkmadık biz. Umudumuz hep Allah'tandı. Derdimize yüksel dedik, istediğin kadar yüksel. Nasıl olsa geçmeyecek misin? Zalimlere güçlen dedik, dilediğin gibi güçlen. Nasılsa düşmeyecek misin? Öyle oldu. Olacak.
Dünya iyi ile kötünün arasında bir yerde. Ama günü geldiğinde iyilerden taraf olacak. "
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.
Hayır, öyle değil. Hepiniz yanlış biliyorsunuz. İnsanlar, öldükleri zaman unutulmazlar. Unutuldukları zaman ölürler. Ölmek demek; yani birisi senin onu sevdiğini biliyorsa ve bilmiyormuş gibi yapıyorsa sen, ölmüşsün demektir. Birisi seni niye sevdiğini unuttuysa yine ölmüşsün demektir. Eğer gerçekten öldüysen yine ölmüşsün demektir. Ama eğer ben öldüysem, bu seni unutacağım anlamına gelmez. Gelir mi? Bence de.
Evren içinde var olan isteklere cevap vermek için dizayn edilir. Olayları akışına bırakmayın, sadece isteyin! Ama neyi istediğinize dikkat edin! Çünkü yeterince isterseniz mutlaka sizin olur!
”Ben kim miyim?
Sorduğun nereli olduğum mu?
Nereden mi geldim?
Bir gün ne olacağım mı?
Nereliyim?
Ne yapıyorum, ne yaptım?
Hayallerim neler?
Senin ne gördüğünü mü kastediyorsun? Benim gördüklerimi mi?
Neden korkarım, hayallerim neler?
Bir gün ne olacağım mı?
Kimi sevdiğimi mi soruyorsun?
Kimi mi seviyorum?
Neyi kaybettiğimi mi soruyorsun?
Ben kimim?
Sanırım olduğum kişi, seninkiyle aynı!
Ne senden fazla
Ne de eksik!
Çünkü kimse tıpatıp aynı sen, ya da ben gibi olmadı olmayacak!”