Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Ayşegül
Ayşegül
@Vetays
"Gerçek bir keşif seyahati için yeni yerler değil, yeni gözler gerekir."
Marcel Proust
İnstagram'da kişisel blog tarzında bir hesabım da mevcut, bir göz atmak isterseniz linki aşağıda.
131 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Kitapta 3 erkek, 2 bin yıldır hiçbir erkeğin var olmadığı bir topluma seyahat ediyor. Ve gördükleri de oldukça ilginç. Kitapla alakalı 2 büyük sorun var:
1. Kadınlar erkekler olmadan nasıl hamile kalıyor? Bu hiçbir şekilde açıklanmamış ve bir mucize şeklinde kalmış.
2. Anne olmaya uygun olmayan kadınlar çocuk doğurmaktan feragat ediyor ama bunu nasıl yapıyorlar? Çünkü kitapta bu çok da kontrol edilebilir bir şey gibi anlatılmıyor.
Okunması kolay bir kitap, size düşünecek bir sürü şey verebilir. Biraz böyle macera yaşanır diye düşünmüştüm ama, çok sakin ilerledi. İnanılmaz aydınlandım diyemeyeceğim ama birçok kişi için değişik bir deneyim potansiyeli taşıyan bir kitap.
Kimler sever?
Yeni bir okursanız kolayca okuyabilirsiniz. Çok sürükleyici bir kitap olduğunu düşünmüyorum o yüzden bazıları okurken sıkılabilir.
Kitapta bir deney yaparken görünmez olan bir bilim insanının macerası anlatılıyor. Buraya kadar eee nolmuş kırk yıldır dinlediğimiz şey diyebilirsiniz. Fakat kitapta bu sihirli bir güç gibi işlemiyor. Sadece hücreleriniz görünmez. Bu şu demek: Yemek yediğinizde yemek midenizde görünüyor, kar yağdığında fiziksel olarak bir alan kapladığınız için sizin üstünüzde birikiyor. Yani aslında bizi her yere sokabilecek büyülü bir süper güçten, hayatı oldukça zorlaştıran korkunç bir özelliğe dönüşüyor.
H.G Wells'e ciddi bir hayranlığım var. Çünkü kitaplarında sadece bilim kurgu değil çok ciddi de bir toplum eleştirisi yapıyor. Bu kitabında bu biraz daha hafif. Kitabın sonunda bilim kurgu yazarlarına karşı düşündüğü fikirlerini paylaştığı bir bölüm de var ve oldukça etkileyici.
Kimler sever?
Kitap 4 tane hikayeden oluşuyor. Biri hariç, diğerleri çok uzun değil ve kolay okunuyor. Yeni bir okursanız ya da kısa bir şeyler okumak istiyorum derseniz kesinlikle öneririm.
Kitabı okurken tam olarak hissettiğim: Hani kuzenlerinizle toplandığınızda gece olur ve yatmadan önce birbirinize korku hikayeleri anlatırsınız, işte tam olarak size bunu hissettiren bir kitap. Ben 4 hikayeden en çok Ameliyathane ve Koya Dağı'ndaki Kutsal Adam hikayelerini beğendim.
Ameliyathane hikayesinde anestezi alırsa sakladığı büyük bir sırrı ağzından kaçıracağından korkan bir kadının hikayesi anlatılıyor. Bence en etkileyici ve vurucu sona sahip olan hikayeydi.
Koya Dağı'ndaki Kutsal Adam hikayesininin dünyası o kadar büyüleyiciydi ki. Bence mini dizisi ya da filmi çekilse, çok güzel gerilim ve fantastik ögeler barındıran bir iş çıkar ortaya. Hikayenin anlatılış biçimi ve merak etmemize sebep olan detaylar çok başarılı bir şekilde kullanılmıştı.
Okur Takip Önerileri
Akıcı olay örgüsü ve ağır olmayan bir dili olduğu için konusunu seven herkese hitap edeceğini düşünüyorum. Puntoları büyük ve 374 sayfa.
İki tane çocukları olan, Louise ve Rachel çifti bir kasabaya taşınır. Gage adındaki minik oğulları bir trafik kazası sonucunda vefat eder. Ve Louise bu acıya dayanamaz, bu noktada komşuları Jud akla hayale gelmeyen bir hikaye anlatır. Ve olaylar böylece başlar. Stephen King bir korku romanı yazarı olarak tanınsa da bunun çok daha ötesinde bir yazar olduğunu anlamak için bir tane kitabını okumanız yeterli. Kitaplarını okurken adeta bir korku filmi izliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz.
Sevdiğiniz bir insanı kaybetseydiniz ve onu geri döndürme şansınız olsaydı, sonuçları her ne olursa olsun yapar mıydınız? Bu sorunun cevabı kitapta var diyemeyeceğim çünkü bu sorunun cevabını kitabı okuduktan sonra sizler vereceksiniz.
Kimler Sever?
Kitap kolay okunuyor ve akıcı. Eğer yeni bir okursanız seversiniz. Fakat bu kitabı şu anda okumanızı tavsiye etmem çünkü yakın zamanda yaşadığımız deprem felaketinde nasıl elimiz kolumuz bağlandı ve bir şeyler yapamadıysak kitabı okurken de bu hissi yaşıyorsunuz.
Kitap 2020’de çıkmış. Ben de güncel kitapları takip etmek amacıyla
Kimler Sever?
Eğer yeni okursanız ya da genelde roman, hikaye okurum diyen biriyseniz uzak durun. İçindeki cümleler çok uzun, okurken anlayabilmek için sürekli kendinizi vermeniz lazım. Her bir kelimesini dikkatle okumanız ve cümlelerden kopmamanız lazım. Dili ağır, birçok felsefi terim var. Ben yazarın kafasına bayıldım ama okurken zorlandım. Fakat kitabı çok beğendim. Sizi çok farklı bir bakış açısına sürüklüyor.
Yazarın kitabı yazmaktaki motivasyonuna ba yıl dım! Yazarın oda arkadaşı aptalmış ve demiş ki benim bu aptalları bir incelemem gerek.
Yazar herkesin aptal olma potansiyeli barındırdığına inanıyor. Yazarın asıl dikkat çektiği nokta aptallığı yok etmeye çalışmak değil, aptal bir insan olmamak için çaba harcamamız gerektiği. Ki bence de çok doğru bir bakış açısı.
Yazar aptal olmamak için asla unutmamamız gereken şu üç ilkeyi sıralıyor:
1. Her zaman bir başkasının aptalıyız.
2. Aptallığın biçimleri sonsuzdur.
3. Asıl aptal içimizdedir.
Yazarın bir diğer değindiği nokta, aptal bir insanın davranışlarını görür ve onun aptal olduğuna kanaat getiririz ama sonrasında o insanı daha aşağı görmeye başlar, empati yeteneğimizden soyutlanır ve aynen onun bize sergilediği düşmanlık gibi biz de ona düşmanlık sergileyerek aptala dönüşürüz.
Aptallığa müdahale etmediğinizde de siz de onun iş birlikçisi olursunuz diyor. Fakat her zaman aptala müdahale edemeyeceğimiz için nihai çözümün durumları oluşturan şeyleri düzeltmek olduğunu savunuyor. Ama tabii ki de herkese yetişmemiz mümkün olmadığı için sadece çevrenizde bulunan aptallara odaklanmanız gerektiğini düşünüyor.
Kimler Sever?
Çok uzun bir kitap değil ve anlaşılması güç cümleler de barındırmıyor. Bu yüzden yeni bir okursanız tercih edebilirsiniz. Hikayeler heyecanlı, içinde aksiyon olanı da var gizem olanı da her ikisini barındıranı da var. O yüzden geniş bir kesime hitap edeceğini düşünüyorum.
Bu seneki hedeflerimden biri güncel ve Türk yazarlar okumaktı. KAFA dergisinin ocak ayındaki kitapkafası ekinde karşılaştım bu kitapla. Yazarın kalemi çok kuvvetli diyemem ama hikayeleri oldukça başarılı. Sürükleyici ve sonunda ne olacak diye merak edip okurken bir bakmışsınız sonu gelmiş. Genelde sonunda olan şeyler de sizi tatmin ediyor.
Kitap 12 hikayeden oluşuyor. Her birini ayrı ayrı sevdim. En sevmediğim hikaye Evim Güzel Evim hikayesi oldu. İçinde barındırdığı kadın tiplemesinden hoşlanmadım. Çünkü oradaki senarist kadın, oyuncu da erkek olabilirdi mesela? Gerçi yazar bu seçimi bilinçli olarak yapıp karşımızdaki erkeğin ilkelliğini veya acizliğini de vurgulamış olabilir. Böyleyse bile bana çok böyle hissettirmedi açıkçası. Hatta hiç cinsiyet belirtilmeyecek şekilde yazsa daha ilginç olurdu benim için.
En çok beğendiğim hikaye de kesinlikle Rüya Tarifleri. Kitabı bu hikayeyle açması çok başarılı bir tercih olmuş çünkü çok ilginç bir kurgu. Bir noktada gerçekten böyle bir şey olabilir mi diye merak ediyorsunuz… Ki doğru bir reklam stratejisi, etkili bir metinle iddia ediyorum ki dünyadaki birçok insanı buna inandırabilirsiniz.
Yazarın son çıkan kitabını da alıp okumayı düşünüyorum.
Kimler sever?
Sade ve kolay anlaşılır bir dili var. Ayrıca kısa bir kitap, bir günde okur bitirirsiniz. Kitap okumaya yeni başlayan biriyseniz öneririm.
Zweig’ta beni rahatsız eden bir şeyler var. Okurker her zaman sinirleniyorum. Bu da aslında onun ne kadar iyi bir yazar olduğunu kanıtlıyor. Kalemi çok kuvvetli bir yazar. Okurken beni sinir etse de cümleleri o kadar başarılı ki okumaktan kendimi alamıyorum.
Amok koşucusu nedir?
Malezya’da görülen, insanın psikolojik sınırını aşan durumlarda geçirdiği bir cinnettir. Kişi eline keskin bir şey ya da zarar vermeye yarayacak herhangi bir şey alıp bir ölüm koşusuna başlar. Ya gücü tükenir ve ölür ya da başka birileri tarafından durması için öldürülür.
İşte kitapta tıpkı bir Amok Koşucusu gibi takıntı haline getirdiği bir durumun peşinden koşan bir doktor anlatılmaktadır. Sonu da hazin olur.
Kimler Sever?
Betimlemeler çok fazla, cümleler uzun ve derin. O yüzden bazı insanlar için çok da kolay okunacak bir kitap olmayabilir. Fakat Zweig yine kaleminin gücünü konuşturmuş.
Kitapta hayattaki maddi tüm zenginliklere sahip bir burjuvanın insanlığı buluşu anlatılıyor. Sürekli belli bir düzen içinde yaşayan, iyi şeylere sevincini, kötü şeylere de hüznünü ya da öfkesini kaybetmiş bir adamın hikayesi. Duygudan yoksun bir insan yaşıyor sayılır mı? Karakterimiz biraz olsun yaşamı hissetmeyi istiyor. Ve 7 Haziran 1913’ün gecesinde gerçek huzuru, mutluluğu buluyor ve içinde ölü sandığı bütün hisler canlanıyor.
Ben bu kitapla Deizm ile alakalı kitap ararken karşılaştım. Farklı bakış açılarından bakarak hayatı daha iyi sorgulamayı hedefledim. İnsanın anlam arayışı ömrü boyunca devam eden bir şey. Ve burada kesin cevaplar bulmaktan çok sürecin değerli olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanın fikirleri deneyimleri doğrultusunda değişebilir. Ve bunun da bir
Kimler sever?
Kitap kolay okunuyor, akıcı, sayfa sayısı kimine göre uzun gelebilir ama her sayfası dolu dolu değil. Sadece bir cümle yazılmış sayfalar da var. O yüzden yeni bir okursanız ya da uzun kitapları okumayı sevmeyen biriyseniz öneririm.
Yazar yaşadığı bu korkunç istismarı acındırarak, dramatize ederek anlatmamış. Açık açık tüm
Kimler Sever?
Öncelikle kitap gerçekten çok uzun. O yüzden yeni okursanız ya da kitaptan hemen sıkılan biriyseniz uzak durun.
Kitap için en önemli yorumum: 1062 sayfalık kitabın 1000 sayfasını sondaki 62 sayfasında Tolstoy’un aydınlanması için okuyoruz ve buna da pişman olmuyorsunuz. Aksiyondan çok insanların duygu durumunu yaşamak isteyenler
Bir pazar günü, mis gibi kahvenizi yanınıza alıp, bütün bir hafta şehrin kalabalıkları ve hayatın karanlıklarıyla kirlenen ruhunuzu ve aklınızı edebiyatla temizleyebilirsiniz.
İlk kez okudum, normalde her yerde ve herkeste gördüğüm bir dergiydi KAFA dergisi. Ben bayağı beğendim, bu sene her sayısını almaya çalışacağım.
Kesinlikle alınıp okunması gereken bir kitap. Hem çok kolay okunuyor, dili çok ağır değil, hem de size üstüne düşüneceğiniz birçok argüman veriyor. Mesela modern toplum nedir? Gelişmiş toplum nedir?
Hem yazarın dili çok etkileyici hem de çevirmen ortaya çok başarılı bir iş çıkarmış.
Cengiz Aytmatov bugüne kadar okuduğum hiçbir kitabında bu ne şimdi demedim. Her biri beni ayrı etkiledi her biri o kadar özenle ve kalpten yazılmış ki...
Bu kitabı da muazzam. Fakat eğer çok acı dolu, yoğun ve travmatik hislerin anlatıldığı eserleri sevmiyorsanız size göre bir eser değil. Bir baba, bir evlat, bir amca ve bir dedenin hikayesi anlatılıyor. Kısa, net ama oldukça yoğun duyguların ifade edildiği bir eser.
Yazarın beni en etkileyen şeyi, kitaptaki karakterin neler hissettiğini çok güzel anlatması. O kadar etkileyici bir anlatımı var ki, siz de bir süre sonra bir anda o karakterin hislerine bürünüp, hissettiği her şeyi yaşamaya başlıyorsunuz. Küçük bir çocuğun tanık olduğu olaylara tanık olup küçük bir çocuğun hissedeceği şeyler hissediyor, soracağı soruları soruyorsunuz. Acı dolu bir babanın yerine geçiyor siz de acı dolu bir baba oluyorsunuz.
