Kitabın kişiyi kendine çeken bir konusu olduğu için çok merak ederek okumaya başladım. Yaşlanmayı reddederek bu özelliği kendi portresine yükleyen birini konu alan bu kitap temelinde kişinin dünyevi güzellik algısı ile kafayı ne kadar bozduğunu ve bunun ağır sonuçlarını sonuna kadar yaşadığını göstermektedir. Ana karakterimiz Dorian Gray’in yakın arkadaşı Lord Henry tarafından çok fazla etki altında kalması bence kesinlikle olay örgüsünü en çok etkileyen unsurdu. Her ne kadar fikirleri de katıldığım ve söylemlerini değerli bulduğum yerler olsa da Dorian Gray’in aldığı bencil ve küstahça kararların asıl sebebinin Lord Henry’nin etkisi altında kalması olduğunu düşünüyorum. Sonu beklediğimden daha da etkileyici bir şekilde bitti ve hiçbir karakter ucu açık bir şekilde kalmadığı için çok mutlu olduğumu ve keyifle okuduğum bir kitap oldu bu nedenle tamamen önereciğim bir kitap.
“ çünkü bir insanı etkilemek ona kendi ruhunu vermektir. Kullanan kişi artık kendi fikirleri ile düşünemez kendi tutkularıyla yanıp tutuşamaz hale gelir olduğu erdemler bile gerçek değildir artık.”
Okuduğum ilk Japon klasiğiydi. Yazarın ön sözünü de çok beğendiğim bir kitap olsu. Genel olarak daha halk ağzı bie uslüba sahip olması da beni merak ettirdi. Kitapta eski eşi Şinako’nun Şozo’dan çok sevdiği kedisi Lili’yi boşanmalarının ardından yalnız yaşamamak bahanesiyle istemesi ancak derinlerde kediyi aslında öç alma duygusuyla istemesi anlatılıyor. Kedinin gelmesiyle daha farklı bir ruh haline bürünen ve gerçekleri kendi süzgecinden geçirmeye başlayan Şinako ve bu durumda yeni eşi Fukuko ve annesiyle olan ilişkilerini değerlendiren ve aslında temel karakterin kendisi için kedisi olduğunu anlayan Şozo’nun karakter arayışını ve aydınlanmalarını görüyoruz. Kitap kısacık olmasının yanısıra çok da akıyıcıydı.
İçerisinde 5 farklı öykü bulunan bu kitabın ilk öyküsü, kitaba adını veren ay ışığı sokağı; iş için başka bir ülkeye giden bir adamın, karısına saplantılı bağ kurmuş bir adamın garip hikayesiyle nasıl karşılaştığını anlatıyor. İkinci öykü Leporella, zengin bir kadına hizmetçi olarak gidip sonrasında kadının genç kocasına takıntılı olmaya başlamasını anlatıyor. Diğer 3 öykü, karakterlerinin öldüğü hüzünlü ve çok kısa öykülerdi. Genel olarak hepsinde hüzünlü ve iç darlayan, yazarın kendi düş dünyasını yansıtan bir hava bulunuyor.
Kitap gerçekten hem gerilim hem de polisiyenin çok etkili hissedildiği ve kitabın sonuna kadar da devam ettiği bir etkiye sahip. Adaya gelen 10 kişi birbirine asla güvenmiyor ve aslında okuyucu da hiçbir zaman güvenmiyor bu nedenle katil ortaya çıktığında da şaşkınlıkla beraber bir kabullenme durumu söz konusu. Ben bir süre adada 11. Kişinin bir yere gizlendiğini düşünerek 10 kişinin düşünce tarzlarına ve uzun araştırmalarına rağmen adayı tamamen araştırmadıklarına daha doğrusu araştıramadıklarına çünkü katilin saklanmak için bir yer bulmak yerine bütün bu plandan önce ustaca ayarladığını düşünüyordum, fakat yanılmışım.Her bölümde kendi kendime katille ilgili bir tahminde bulunup ona göre tekrar bazı bulguları gözden gerçisem de
Agatha Christie Agatha Christie’nin ustaca herkesi eşit göstermesi ve merakımı kamçılaması kaçınılmazdı. Okumayı düşünenler için katili paylaşmak ve spoiler yazmak istemiyorum,
Ben çok keyifle okudum polisiye de çok sevdiğim bir türdür ve kesinlikle öneririm.
On KişiydilerAgatha Christie · Altın Kitaplar · 202132,4bin okunma
Kitabın başında ana karakterimizin köyde büyümüş ve cahil olarak görülmüş fakat sonrasında şans eseri satranca olan yatkınlığı keşfedilen Mirko Czentovic olduğunu düşünmüştüm. Backstorysi gereği değişen ve kendini geliştiren biri gibi görünen Mirko, yalnızca sonradan görmeliğin getirdiği kendini beğenmişlik ve üstün görmeden dolayı eleştrilen bir karakterdir. Öte yandan ana karakterimiz olan Dr B, Viyanalı bir avukatın oğlu olmasıyla beraber, Nazi Almanyasında da aranan ve sorgulanan bir kişiliktir. Sorgu döneminde yaşadığı kötü anılarına değinirken, onu hiçbir şeyin olmadığı bir odaya kapatıp psikolojik baskı uygulanıp sadece sorgu zamanı çıkarıldığını anlatıyor. bir sorgu öncesi rastgele gördüğü bir ceketin cebindeki kitaba bel bağlayıp, bir şekilde o kitabı çalmasıyla sorgu dönemi tamamen değişiyor ve tabii o kitap da kitabımızın konusu olarak ele aldığımız bir satranç el kitabı oluyor. Ana karakterin bu denli bel bağladığı ve sorgu döneminde aklını kaçırmamak için tek kurtuluş olaeak gördüğü satranç kitabının Dr. B’yi nasıl etkilediğini görüyoruz. Benim tek solukta okuduğun çok da beğendiğim bir kitap oldu kesinlikle önereceğim bir kitap.
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020237,6bin okunma
Ormana gittikten sonra değişimler gözlenen bir kızın elebaşı değil aslında sadece bir kurban olduğu bu kitapta olayların seyri tamamen değişip hiç hwsapta olmayan insanların da katıldığı bir durum söz konusu. Her şey bir gizemi çözmek için ve gizem de yine her şey başladığı yerde, ormanın derinliklerinde saklı. Beni çok etkileyen ve başarılı bulduğum bir kitap oldu
Sonunda duvara çarpar gibi anlatılan her olayın netleşip yüzünüze çarptığı bir kitap. Adından da anlaşıldığı üzere sahtekarlarla alakalı bir durum var ama sadece kitap kahramanı için değil okur için de aynı durum söz konusu. Hikayenin işlenişini ve sondaki farkındalık kısmı beni gerçekten çok etkiledi. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve diğer kitaplarını da incelememe yön verdi. Kesinlikle önerdiğim bir kitap