Herkesin bahsettiği gibi yarım kalmış, tamamlansa bile bence tamamlayan kişinin de eksik hissetirmek istediği bir sonla biten çok dramatik ama akıcı ve heyecanlı ilerleyen bir kitaptı. Ne olursa olsun babasının statüsünün getirdiği beklentinin ağırlığı altında ezildiği, kendi başarısını görmeyip hep babası için yeterli olmaya çabalaması kafasında hep bir yerlerde onu tırmalayan bir kadın Clarissa. Kendine asla odaklanamazken birden bire hamile olduğunu öğrenir ve aşık olduğu adamı da yine baba figüründen dolayı kendinden uzak tutmak zorundadır. Bu kez kendine yeni bir sorumluluk alır hem babası hem de çocuğuna layık biri olmak için uğraşır. Canla başla çalışırken bile bunu kendi için yapmayıp babasını gururlandıracağının bilinciyle içini rahat ettirmesi bunlardan biri.Birçok aksiliğin yanında birçok konuda da şansı yaver gitse de bu romanda beni en çok üzen bu kadının kendini asla düşünmemesi, ön plana koyacak kadar değerli görmemesi oldu.Bir noktada intihar etmeyi düşünürken bile bunu babasını en az rahatsız edecek şekilde nasıl yapacağını düşünmesi beni daha da üzdü.
Sonunun bu kadar keskin ve kötü bitmesinin tek sebebinin sonunu boş bırakmak yerine bilinçli okuyucunun bunu anlayıp tatmin olmayıp bu kitabı bitmemiş kabul etmesini sağlamak olduğunu düşünüyorum. 
Stefan Zweig
Bir Çöküşün Öyküsü
Kibrli ve varlıklı bir Fransız kadının yaptığı harcamalar ve samimiyetsiz lüks yaşantısının geldiği noktadan dolayı kral tarafından görevinden alınıp hiçbir ihtişamlı tanıdığının olmadığı bir yere adeta sürgüne gönderilmesini ve kadının kendini çok değerli görüp çok efsanevi bir şekilde de ölmeye karar vermesini anlatan bir kitaptı. Kitap çok güzeldi ve akıcıydı, ana karakterin genel amacının gerçekleşip gerçekleşmediği de sonda şu şekilde anlatılmış Stefan Zweig tarafından : “insanlık tarihi davetsiz misafirleri sevmezdi kahramanlarını kendi seçer, usandırı bir çabaya girerse girsinler hakkı olmayanları acımasızca geri çevirirdi.”

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Kendisini tanımayan bir adamı yıllarca saplantılı olarak seven ve bağlanan bir kadının ölümünden önce ona her şeyi anlattığı bir mektup yazmasını konu edinen çok hüzünlü ama bence bir o kadar garip bir kitaptı. Kadının yaşadıkları çok hüzünlü olmakla beraber, belki de bazı şeyler farklı olsaydı çok güzel bir hayatı olacaktı demekten kendimi alamadım. Kısacık ve çok akıcı bir kitaptı.
Stefan Zweig
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225,1bin okunma
Okur Takip Önerileri
İki farklı öykü içeren bu kitapta kitaba adını veren ilk kısım Paris sokaklarında birinin gözünden yankesici birinin dışarıdan nasıl gözüktüğünü anlatıyor. İkincisi kısacıktı ve varlıklı bir hayat kadınının aşka ve saf duygulara, heveslere olan özlemini anlatıyor. Ben genel olarak beğendim ama Stefan Zweig için bir öneri yapacak olsam kesinlikle başka bir kitabını önerirdim.
Amok Koşucusu
Amok koşusu, kitapta anlatıldığı kadarıyla kendini kaybedip koşarak karşısına çıkana zarar vererek gücü tükenene kadar ilerleleme ve en sonunda da yere yığılma hali be bir tür rahatsızlık. Aslında ana karakterimiz bunu daha bilinçli fakat kendi kafasındaki çalkantılarla yaşıyor. Kitap en başında esrarengiz bir kazanın yaşandığı günü ve o kazayı bilen kişinin nasıl öğrendiğini ve neden gizli kalması gerektiğini anlatmasıyla başlıyor. Bir anda olaya katılan bir doktor, bir kadın ve kadının tüm detaylarıyla öğrenmeye başlayacağımız hüzünlü biten bir özel hayatı. Ben bu kitabı çok beğendim ve diğer Stefan Zweig kitapları gibi akıcı ve keyifliydi. Kesinlikle okunmayı hakeden ve zaten kısacık olan bir kitap.
Stefan Zweig Ay Işığı Sokağı
İçerisinde 5 farklı öykü bulunan bu kitabın ilk öyküsü, kitaba adını veren ay ışığı sokağı; iş için başka bir ülkeye giden bir adamın, karısına saplantılı bağ kurmuş bir adamın garip hikayesiyle nasıl karşılaştığını anlatıyor. İkinci öykü Leporella, zengin bir kadına hizmetçi olarak gidip sonrasında kadının genç kocasına takıntılı olmaya başlamasını anlatıyor. Diğer 3 öykü, karakterlerinin öldüğü hüzünlü ve çok kısa öykülerdi. Genel olarak hepsinde hüzünlü ve iç darlayan, yazarın kendi düş dünyasını yansıtan bir hava bulunuyor. Stefan Zweig
Adada sadece 10 kişi var hepsi ölüyor, katil kim?
Kitap gerçekten hem gerilim hem de polisiyenin çok etkili hissedildiği ve kitabın sonuna kadar da devam ettiği bir etkiye sahip. Adaya gelen 10 kişi birbirine asla güvenmiyor ve aslında okuyucu da hiçbir zaman güvenmiyor bu nedenle katil ortaya çıktığında da şaşkınlıkla beraber bir kabullenme durumu söz konusu. Ben bir süre adada 11. Kişinin bir yere gizlendiğini düşünerek 10 kişinin düşünce tarzlarına ve uzun araştırmalarına rağmen adayı tamamen araştırmadıklarına daha doğrusu araştıramadıklarına çünkü katilin saklanmak için bir yer bulmak yerine bütün bu plandan önce ustaca ayarladığını düşünüyordum, fakat yanılmışım.Her bölümde kendi kendime katille ilgili bir tahminde bulunup ona göre tekrar bazı bulguları gözden gerçisem de 
Agatha Christie Agatha Christie’nin ustaca herkesi eşit göstermesi ve merakımı kamçılaması kaçınılmazdı. Okumayı düşünenler için katili paylaşmak ve spoiler yazmak istemiyorum,
Ben çok keyifle okudum polisiye de çok sevdiğim bir türdür ve kesinlikle öneririm.
Yüce Tanrı Pan
Ormana gittikten sonra değişimler gözlenen bir kızın elebaşı değil aslında sadece bir kurban olduğu bu kitapta olayların seyri tamamen değişip hiç hwsapta olmayan insanların da katıldığı bir durum söz konusu. Her şey bir gizemi çözmek için ve gizem de yine her şey başladığı yerde, ormanın derinliklerinde saklı. Beni çok etkileyen ve başarılı bulduğum bir kitap oldu 
Yüce Tanrı Pan 
Arthur Machen
Üç Sahtekar
Sonunda duvara çarpar gibi anlatılan her olayın netleşip yüzünüze çarptığı bir kitap. Adından da anlaşıldığı üzere sahtekarlarla alakalı bir durum var ama sadece kitap kahramanı için değil okur için de aynı durum söz konusu. Hikayenin işlenişini ve sondaki farkındalık kısmı beni gerçekten çok etkiledi. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve diğer kitaplarını da incelememe yön verdi. Kesinlikle önerdiğim bir kitap
Üç Sahtekar Arthur Machen
Gurur Ve Önyargı
Okuduğum en güzel, mutlu sonla bittiğinde rahat bir nefes aldığım aşk romanlarından biriydi. Entrikaların içli dışlı yaşanmayıp tam tersine mesafeli yaşanmasından kaynaklanan bir belirsizlik sonrasında karakterlerin kendi aralarındaki konuşmalarıyla netleşince taşlar yerine oturup kitabın sonuna kdar puzzle gibi devam ediyor. Ana karakterlerin öz eleştrilerine ve sadece kendilerini değil, karşılarındaki insanları da doğru değerlendirmeye verdikleri özen çok etkileyiciydi. Akıcı bir kitap olmasının yanısıra bittiğinde insanı mutlu hissettiren ve yazarın diğer kitaplarına iten bir kitaptı benim için. Kesinlikle önereceğim bir kitap oldu. 
Jane Austen 
Gurur ve Önyargı
Mermer Adam
Mermer adam, En sevdiğim polisiye yazarının güncel kitabı, kesinlikle harika bir kitaptı. Çok kısa bir sürede okuduğum bu kitap macera olarak üst saflarda yer alıyor kesinlikle. Sonunu tahmin etmek sona yaklaşmışken bile benim için çok zordu çünkü diğer varsayımlarımı tamamiyle çöpe atmam gerekti. Kesnlikle tavsiye ettiğim bir kitap.
Jean-Christophe Grangé
