Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zelal

Şen dünya içinde şen dünya içinde bir avuç şen dünyaydın sen
Reklam
Son insan yürüyor Tut elimden kaçalım Kaçalım kaçalım Bizi kimseler görmesin Arayanlar bulmasın Tren duvarları sarsmasın Yürek bu kadar hızlı çarpmasın Kan böylesine hızlı akmasın Aşkın kulakları sağır Sesi boğuk olmasın
Ölüm yayılıyordu ölüyordu gece bile İşleyen makinalar kalmıştı yalnız Ve onların kolları insanlar Zalim kelimesinin gözbebeği İnsan değil âlet Âletin âleti Kör Tanrı onlarsız değil Ama onlar Tanrısız

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İçimde İstanbul çalkalanırken bozbulanık çeşme
80 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İhlas Risaleleri
İhlas RisaleleriBediüzzaman Said Nursî
9.7/10 · 1.564 okunma
Reklam
İhlâsı zedeleyen ve riyaya ve dünyaya sevk eden, tûl-i emel olduğu gibi; riyadan nefret veren ve ihlası kazandıran, rabita-i mevttir. Yani: Ölümünü düşünüp, dünyanın fani olduğunu mülahaza edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktır.
Ben çiçek gibi taşımıyorum aşkı Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Ben onun sılası, kendimin gurbetiyim; Ben bir azizin hasreti, Ben Meryem’in yanağındaki tüyüm.
%7 (50/686)
Gün Doğmadan
Gün DoğmadanSezai Karakoç
9.1/10 · 2.039 okunma
Samimi bir ihlas şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet ihlas ile kim ne isterse Allah verir.
Reklam
Teveccüh-ü nâs istenilmez, belki verilir. Verilse de onunla hoşlanılmaz. Hoşlansa ihlásı kaybeder, riyaya girer. Şân ü şeref arzusuyla teveccüh-ü nâs ise, ücret ve mükâfat değil; belki ihlássızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır. Evet, amel-i sâlihin hayatı olan ihlâsın zararına teveccüh-ü nâs ve şân ü şeref, kabir kapısına kadar muvakkat olan bir lezzet-i cüz'iyeye mukabil, kabrin öbür tarafında azâb-ı kabir gibi nâhoş bir şekil aldığından, teveccüh-ü nâsı arzu etmek değil, belki ondan ürkmek ve kaçmak lazımdır. Şöhretperestlerin ve şân ü şeref peşinde koşanların kulakları çınlasın.
Yüzyılımızda hedefimizi dış dünyayı keşfe ayırdık. Bu keşifler şehvet ve arzularımızın kabarmasına ve sonuç olarak da daha fazla endişeye, sarsıntıya ve üzüntüye neden oldu. Çünkü dış dünyayı keşfederken iç dünyamızdan olduk. Asıl önemli olan mutluluk kaynağımız zihnî mutlulukları bir kenara bıraktık.
Başımıza gelenler ise nefsin isteklerinden başka bir şey değildir. Arzular gerçekleştikçe gerçekleşiyor, biz de kendimizi özgür zannediyoruz. Akıl, güçsüzlüğünden utanmış olarak, kendini kral zannederek oyalanmayı sever. İşin gerçeği, arzularımız, aklı hiçe sayarak dilediğini yapar.
Pek çok sorunumuz bu “dürtülere göre hemen tepki vermek" ve toplumun beklentisine uymaya çalışmaktan kaynaklanır. Dışarıdan dayatılan fikirleri yerine getirmekle el âlemin elinde oyuncağa döneriz.
190 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.