Kır Abbas sözünü sakınmıyor hiç.
"Ne yaşam var kentlerde? Varsa size var! Ne geçiyor eline bizden oraya gidenlerin? Ne olabiliyorlar? Kapıcı,çöpçü,hizmetçi! Sırtları ile taş çekip apartman yapıyorlar. Ama içine girip oturamıyorlar...Yörüyene dur diyen yok zaten! Ama köyler boşalmasın! Köyler boşaldı mı hepimiz boku yedik! Ulusun milletin beşiği köyler değil mi? Bu kaynağı kurutup nerde üreteceksin milleti? Köyü söndürdün mü memleket söner Emin Bey'im!Elleme giden gitsin,yörüyen yörüsün; ama kaynak kurumasın.Daha o gidenlere seviniyoruz biz.Neden deyecek olursan okuyup mâmir oluyorlar.Hiç olmazsa bizim dilimizi biliyorlar! Biz de onların dilini biliyoruz."
Keten gömlek giyersin
Niçin boynun eğersin
Doğru söyle sevdiğim
Hangimizi seversin?
Bugün günlerden salı
Yarim ireyhan dalı
Gören maşallah desin
Kimin var böyle yâri
Akşam alacasında,gözlerinde ferah bir gülümseyişle
döner ya baba
elinde yemiş dolu bir sepet;
ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi
ter damlalarıyla alnında...
Barış budur işte.
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrı'nın işine bakın.
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.
Melih Cevdet Anday