Ah Ali Bey...Hem anneni hem biricik yarini üzdün değer miydi! Erkekler her yüzyılda aynı belli ki. Kitapta eğitimi ve zekasıyla sayfalarca tasvir edilen Ali Bey, durup düşünmekten yoksunlukla verdiği kararlarla birçok kişinin hayatına mal oldu. Kendi canını kurtardı ama yaşayacak bir hayat da bırakmadı kendine. En üzüldüğüm karakter ise Dilaşup. Kendi değerinin kıymetini bilmeyenler başkası tarafından hor görülmeye her zaman mahkumdur maalesef.
Oldukça akıcı bir kitap.Kitaptaki insanın halleri ile alakalı genel çıkarım ve psikolojik tahliller düşündürücüydü. Bazıları :
-İnsan her adımını mezardan uzaklaşmak için atar. Yine de her adımda mezara bir adım daha yaklaşır. (Nitekim her nefesi hayatı uzatmak için alır. Yine her nefeste hayatından bir nefeslik zamanı azalır!)
-İnsan bir garip hayvandır ki,her şeye alışır,her alışmadığı şeyden korkar.( Büyük ihtimalle, ölüm korkusunun insan türünün hepsinde ortak olması da ölüm bir şahsa bir kere geldiği için alışılması imkansız olduğundandır.)
-İnsanın hali budur. Bir amacın arkasında dolaşır, fakat ele geçmesine en fazla ümitli olduğu zaman yaklaşmaktan çekinmeye başlar.
-Ve en vurucusu: Bana göre insan dünyada bir kere yaşadığı gibi hayatında bir kere sever.
İntibahNamık Kemal · Ren Kitap · 201839,3bin okunma
Haatchi ve Küçük Dostu "Hayatta arada bir -eğer şanslıysak- kalplerimizde pati izlerini bırakanlara rastlarız ve bir daha asla aynı olmayız." diyerek başlamış kitaba yazar. Sanki bir kitap okur gibi değil de, belgesel izler gibi geçiyor sayfalar. Bu yüzden oldukça akıcı. Haatchi ve Küçük D. umudu, merhameti, karşılıksız sevmek gibi kavramları insana düşündürüyor. Özellikle hayvana şiddetin bu kadar sık olduğu günlerde keşke bu tarz kitaplar raflarda daha çok rağbet görse..
Kitabı çok beğendim. Psikiyatri stajında da kitapta bahsi geçen bazı hastalıkları öğrenmiştim fakat yazarın anlatım şekli ve romanın akışı içerisinde yaptığı bilimsel açıklamalar sayesinde öğrendiğim bilgiler daha kalıcı hale geldi. Hem ayrı ayrı vakalardan oluşması hem de yazarın hayat akışını roman başından sonuna kadar takip etmemiz kitabı akıcı kılmış.
Anlamadığım tek nokta hipoglisemisi olan bir hastanın nasıl kendinde baş aşağı durabilecek enerjiyi bulabildiği! Ama yazarın da sıradışı demesinin sebebi belki böyle aykırı olaylardan oluşması yüzündendir.
Ülkemizdeki bu tarz örneklerden olan Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitaplarından da daha başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Bence sebebi ise olaylara daha klinik yaklaşım yapılmış olması, ilaçların belirtilmesi, yazarın ruh halinin olaylardan uzak tutulması ve hastalara odaklanılmasıdır.
Sonuç olarak iyi ki okumuşum dedirtti :)
Kitapta aynı yazara ait iki öykü bulunuyor. "Ey Kızıl Saçlı Büyücü" öyküsü, Benjamin Button'a kıyasla bana daha derin geldi. Belki de filmi olmadığından duyduğum merakla okuyuşumla ilişkilidir. Fitzgerald'ın kalemi oldukça akıcı, normalde öykü okumayı sevmeme rağmen bir gecede bitirdim.
Dipnot: İlginç bir detay olarak bahsetmek isterim ki; filmi kitabından daha güzel olan eserlerden biridir bence.
Bir tıp öğrencisi olarak kitabın ilk 100 sayfada sardığını söyleyebilirim. Doktorun yaşadığı zorlukları hissedebiliyorsunuz okurken.Kalanı ise aksine zor tamamlayabildim.
Her şeyin masal gibi olduğu bir ada,nasıl eski diktatör yöneticinin gelmesi ile insanlığın,merhametin ve sevginin yok olduğu bir adaya dönüşür temalı kitap.
Çok sarsıcı bir kitaptı. Özellikle bir hayvansever olarak yer yer rahatsız olduğumu söyleyebilirim. Maalesef ki sarsıcı olan diğer şey ise bu distopyanın giderek günümüze yerleşmesi. Bir kitaptan fazlası,adeta gerçek.Bir kişinin ya da topluluğunun, ya da bir fikrin insanlara nasıl empoze edilebileceğini, beyinlerinin nasıl yıkanabileceğini okudum.
Özellikle yazar, anlatıcı ve Lara arasında geçen derin sohbetler insanı uzunca düşünmeye itiyor. Konu ve anafikir açısından ne kadar çok beğenmiş olsam da biçim açısından yazarın sürekli üslubunun rastgeleliğinden sözetmesi beğenmediğim tek nokta oldu. Yine de okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Son AdaZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202051,2bin okunma