Cüce, yeğeninin yüzüne öyle sert bir tokat attı ki oğlanın başındaki taç havaya uçtu. Sonra öfkeyle çocuğun üstüne atılıp yere devirdi. "Seni kör, kahrolası aptal!"
Talihine şükreden marki, geçmiştekı hatalarını onararak Abrenuncio'nun öğütlediği mutluluk reçetesiyle kızının kalbini fethetmeye koyuldu. Bütün vaktini ona adamıştı. Saçlarının nasıl taranıp örüleceğini öğrenmeye çalıştı. Ona gerçek bir beyaz olmayı, soylu bir Kreol olma yolundaki yıkılan hayallerini yeniden kurmayı, ağzındaki iguana salamurası ve tatu yahnisi tadını silmeyi öğretmeye çalıştı. Hemen hemen her çareyi de nedi, bunun onu mutlu etmenin yolu olup olmadığını sormanın dışında.
Nora yalnızlığın, temelinde anlamsızlık yatan bir evrende insan olarak var olmanın ayrılmaz
bir parçası olduğunu bilecek kadar varoluşçu felsefeye hâkimdi ama onu gördüğüne sevinmişti.
Gerçekten insan en iyi dostunun sefil olduğunu gör- mekten hoşlanır; dostluğun çoğu da bu sefillik üzerine bina edilir; bu da tüm akıllı insanların bildiği çok eski bir gerçektir.