Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

zeeynep

zeeynep
@Zeyynll
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
“Bir felaketten kurtulunca ardından güzel günler gelir…”
Reklam
İnsan mutlu olduğu sürece, fakirlik utanılacak bir şey değildir.
"İnsanların unutmaması gereken dört kural vardır: Yanlış söz söyleme, yanlış yatakta uyuma, yanlış eşikten girme, elini yanlış cebe atma."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kadın inatçıdır, bir şeye takınca kimse onları değiştiremez.
Umudumuzu yitirirsek nasıl yaşardık?
Reklam
“Ama artık çok geç,” dedi Martin. Lizzie’nin sözlerini hatırladı. “Ben hasta bir adamım. Hayır, bedenim değil, ruhum hasta, beynim hasta. Bütün değerlerimi kaybettim sanki. Hiçbir şeyi umursamıyorum. Birkaç ay önce gelseydin her şey çok farklı olurdu. Ama artık çok geç.”
“Neden daha önce göze almadın?” diye sordu sertçe. “İşim gücüm yokken... Açlıktan ölürken... Şimdi kimsem o zaman da aynı adamdım, insan olarak, sanatçı olarak aynı Martin Eden’dım; o zaman neden yapmadın? Kafamı duvarlara vura vura kendime sorduğum soru buydu. Sadece senin için değil, herkes için sordum. Görüyorsun değil mi, değişmedim ben. Gerçi bana biçilen kıymetteki gözle görülür ve ani artış nedeniyle bu konuda sürekli şüphelerimi gidermem gerekiyor ama değişmedim. Aynı kemiklerin üzerinde aynı ten, ellerimde aynı, ayaklarımda aynı on parmak. Aynı adamım. Ne yeni bir erdem sahibi oldum ne de yeni bir gücüm var. Beynim, eski beyin. Edebiyatta veya felsefede yeni bir fikir ortaya atmadım. Kimse beni istemezken hangi kıymete sahipsem şimdi de öyleyim. Şu anda kafamı en çok kurcalayan şey, beni neden istedikleri. Beni kendim olduğum için istiyor olamazlar çünkü hâlâ eskiden istemedikleri kişiyim. Demek ki beni başka bir şey için, benim dışımda bir şey için, ben olmayan bir şey için istiyorlar! Sana bu şeyin ne olduğunu söyleyeyim mi? Gördüğüm kabuldür bu. Halbuki o kabul ben değilim. İnsanların kafalarındaki bir şey o. Bir de kazandığım ve kazanacağım paralar için istiyorlar. Halbuki o para da ben değilim. Para bankada duran, herkesin cebinde olan bir şey. Sen de mi bunun için, kabul ve para için mi istiyorsun beni?”
Şöhretle gelen değişim
Evet, öyleydi ama sen derginin o sayısı çıktıktan sonra aylar boyunca sokakta karşılaştığın beni tanıyordun. Hepsinde de açtım ve rehinciye gidiyordum. O zaman o eserler yazılmıştı. Ama sen beni tanımıyordun. Şimdi neden tanıyorsun peki?
"O kitaplar yazılmıştı! O zaman beni aç bırakan, evini yasak eden ve düzenli bir işe girmiyorum diye lanetleyen siz, şimdi karnımı doyuruyorsunuz. Halbuki eserlerimin hepsi o zaman yazıldı. Şimdi sizin aklınızda, benimse ağzımda evirip çevirdiğim, ama hiç birimizin asla dile getiremediği bu düşünceler yerine ne söylesem saygıyla dikkat kesiliyorsunuz. Ağzımı açıp gözümü yumsam, suratınıza karşı topunuz çürümüşsünüz; içiniz yolsuzlukla, hırsızlıkla, rüşvetle dolu diye konuşsam öfkeden kurdurmak yerine kem küm edip isabet buyurdunuz dersiniz. Neden? Çünkü ünlüyüm, çok param var. Martın Eden olduğum, iyi biri olduğum ve salak sayılmayacak biri olduğum için değil. Size desem ki gökteki ay bir kalıp peynirdir, hemen bu fikirin müridi olursunuz, olmasanız da reddetmezsiniz, çünkü benim dağlar kadar dolarım var. Hem de hepsini uzun zaman önce kazandım, çünkü eserlerimi yazmıştım; tam da ne zaman, size diyeyim, ayağınızın altındaki toz gibi üzerime tükürdüğünüz zaman."
Kimsenin yemeğe davet etmediği açlık günleri geldi aklına. Asıl yemeğe o zaman ihtiyacı vardı, asıl o zaman midesine bir şey gitmediği için zafiyet geçirmiş, halsiz kalmış ve düpedüz açlık nedeniyle kilo kaybetmişti. Yaşadığı açmaz buydu. Asıl yemeğe ihtiyacı varken kimse onu davet etmemişti ama şimdi binlerce yemek satın alabilecek durumdayken ve
Reklam
Başarı, keyif aldığın şeyi yapmak değil, onu yaparken haz duymaktır.
“Martin eseri onun adına piyasaya sürmek isteyince, Brissenden, ‘Hepsinin canı cehenneme!’ diye cevap verdi. ‘Güzelliği sadece güzellik için sev,’ diye tavsiye verdi. ‘Dergileri de bırak. Geriye dön; gemilerine ve denizine. Martin Eden, sana tavsiyem budur. Yozlaşmış insanlarla dolu bu iğrenç şehirden istediğin ne? Güzelliği, dergiler krallığının arzularına takdim edip zamanını kaybediyor ve her gün kendi boğazını kendin kesiyorsun. Geçen gün bana bahsettiğin şey neydi? ‘İnsan: faniliğin son temsilcisi.' Peki, faniliğin son temsilcisi sen, şan şöhretle ne yapacaksın? Elde edersen, seni zehirleyecektir. Şöhrete erişemeyecek kadar basitsin, safsın ve mantıklısın. Umarım dergilere bir satır bile satamazsın. Hizmet edilecek yegâne efendi, güzelliktir. Güzelliğe hizmet et, Tanrı toplumun cezasını versin! Başarı! Başarı, Henley'nin Hayalet'ini bile gölgede bırakan bir Stevenson şiirinde değilse, Aşk Döngüsü'nde değilse, nerede peki? Yaptığın işte veya edindiğin başarıda değil, o işi yapmaktan duyduğun hazda. Hiç anlatma, biliyorum. Sen de biliyorsun. Güzellik seni yaralar. Bu, senin içinde sonsuz bir acı kapanmayan bir yara, alevden bir bıçaktır. Neden dengilerle oyalanıyorsun? Bırak, hedefin güzellik olsun. Neden güzelliği altına dönüştürüyorsun? Zaten yapamazsın bunu; boşa telaş etme. Dergileri bin yıl bile okusan, perinde Keats'e layık tek bir dize bulamazsın. Ünü ve parayı bir kenara bırak, yarın hemen bir gemiye atla ve denize açıl."
En ağır silleleri vursa da kader, Ezilir belki ama eğilmez başım. "William Ernest Henley"
“Sen de ötekiler gibiydin, genç,” diye dudak büktü ona. “Senin de ahlakın, bilgin tıpkı onlarınki gibiydi. Kendi adına düşünüp, kendin gibi davranmıyordun. Senin de fikirlerin, tıpkı giysilerin gibi başkaları tarafından üretilmiş; eylemlerini toplumsal onay biçimlendirmişti. Sen çetenin reisiydin, çünkü diğerleri senin gerçek olduğunu ilan etmişti. Çetenin başına geçmek için dövüştün ve geçtin, ama kendin istediğin için yapmadın bunu, hatta tersine nefret ettiğini sen de bilirsin, diğer çocuklar omzunu sıvazlasın diye yaptın. Peynir Surat’ı paraladın, çünkü ona boyun eğemezdin. O kavgayı yarıda kesemezdin, çünkü sen aşağılık bir hayvansın. Ama sadece bu kadar değil, sana benzer varlıkların anatomilerini bozarken, onların vücutlarını sakatlarken sergilediğin o hayvani gaddarlığı, sen de etrafındakiler gibi erkekliğin ölçütü sandığın için iyice benzettin onu. Arkadaşlarının kızlarını bile ayarttın, neden peki? O kızları istediğinden değil, etrafında bulunan ve senin ahlaki değerlerini oluşturan herkesin içinde, vahşi aygırın ve denizfilinin içgüdüleri vardı da ondan.”
Marian gittikten sonra bu olay üzerine derin derin düşündü ve kız kardeşiyle nişanlısını, kendi sınıfıyla Ruth'un sınıfının mensuplarını; yani kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olamayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu.
179 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.