“Her insanın ölümü kendine aittir ve herkes kendi tarzını belirleyebilmelidir. Belki, yalnızca insanın yaşamını elinden almaya ilişkin bir hak düşünülebilir. Ama insanın ölümünü elinden almaya kimsenin hakkı yoktur.
İnsanlar, zihinleri yasaklar veya önyargılar tarafından kıskıvrak bağlanmadan ve cehaleti gerilemekten başka bir kaygı taşımadan kendi yollarında yürümeyi başarırlarsa, başkalarından çok daha hızlı ilerleyebilir ve çok öne geçebilirler.
İnsanlık kocaman bir çocuğa benzer. İnsanlar kendi aralarındaki anlaşmazlıkları hep kavga ve gürültüyle hallederler. Tanrı ve iyilik fikirlerini bile sopayla savunmak isterler. Bilgi ve felsefeyi oyuncak ve eğlence haline getirirler.
Talihsiz ulus, talihsiz insanlar! Hem soyulurlar, hem de birbirlerini soyarlar. Tanrı sevgisi için kocaman tapınaklar yapıyorlar. Sonra bu tapınağın önündeki meydanlıkta binlerce insanı diri diri yakıyorlar. Bazıları da Tanrı aşkı için ölüyor.