“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu.”
Kitabın başlangıcı ile akıllarda yer tutan, Fransız Devrimi’ni anlatıp tarihe ışık tutan bir dönem romanı olan İki Şehrin Hikayesi 1859 yılında kaleme alınmıştır. 464 sayfadan oluşan roman ilk çıktığı zaman 45 bölümdü ve All the Year Round isimli edebiyat dergisinde 31 haftada yayımlandı. Günümüzde ise tek bir kitap halinde okuyucunun karşısına çıkmaktadır. 200 milyonun üzerindeki satışı ile tüm zamanların en meşhur romanlarından biri olmuştur.
Bu romanı bu kadar önemli kılan şeylerden biri Fransız Devrimi’nin bütün acımasızlığıyla ortaya serilmesidir. Fransız Devrimi’nden önce ezilen, yok sayılan, sömürülen, boş yere öldürülen halk bir anda soylularla yer değiştirmiştir. İki Şehrin Hikayesi; gücü elinde bulunduran kişinin neler yapabileceğini, intikam hırsını ve insanın acımasız doğasını gözler önüne sermektedir. Romanda Fransız Devrimi’nin bu karanlık yüzüne fedakârlık ve aşk da eşlik etmektedir.