Yine sıkılmadan okunabilecek bir Stefan Zweag kitabı.
Diğer kitapları gibi çok tadımlık bir kitap. Kitabın içinde 2 hikaye var. Ben ikincisini konu olarak daha çok sevdim. Ama kitaba adını verdiği zanaatı o kadar güzel anlatmış ki biraz daha anlatsa insanı bu mesleğe heveslendirebilir. :) :) :)
Merhabalar
Nazan Bekiroğlu'nun kaleminden çıkan Mücella romanı yazarın okuduğum ikinci kitabı. Ben bazı yazarların tek eserinin okunarak o yazarın anlaşılamayacağını ve bu yüzden diğer eserlerinin de okunması gerektiği taraftarıyım. Bu yüzden Nar Ağacı kitabından sonra Mücella romanını okudum. Ancak iki kitaptan da beklediğim tadı alamadım malesef. Mücella içimizden biri, okurken yabancılık çekmiyorsunuz hatta size o kadar tanıdık geliyor ki sanki ailenizden birini ya da kendinizi okuyormuş gibi hissediyorsunuz. Karakter üzerinden kendi hayatınızı sorgularken buluyorsunuz. Ama Mücella romanında sanki Mücelladan başka herkes romanın ana kahramanı gibi anlatılmış. Önce romanın yarısına kadar Neyyire Hanım etrafında dönen bir olay örgüsü, sonra ise yan karakterlerin olaycıkları. Ben kitapta tam olarak adı kadar MÜcella'dan bir şeyler bulamadım.Ve yazarın kalemi o kadar betimleme ile dolu ki. Aynı şey Nar Ağacı kitabı için de geçerli. Betimlemeleri okumaktan olayın hissini yaşayamadım.Kitaba yoğunlaşmakta çok zorlandım.En küçücük bir objenin bile yarım sayfa anlatılması romanı yavaşlatmış. Anladığım kadarıyla yazarın üslubu bu. Çok bana hitap eden bir roman olmadı malesef. Seven okurlara iyi okumalar diliyorum. :) :)
Kelimeleri alıp yan yana dizerseniz elinizde bir cümle olur, özne başa yüklem sona. Pek tabii kolay bir iştir bu. Söylemek istediğiniz ne varsa söylersiniz. Buraya kadar her şey tamam. Bir de söyleyemedikleriniz vardır. Kelimeleri evirip çevirip bir türlü yoluna koyamazsınız. Söyleyemediğiniz ne varsa yüreğinizde kalır.