Ben bu defa inceleme yazmak istemedim.eserin edebi ,felsefi derinliğiyle yada diliyle ilgili uzun uzadıya yazmamın anlamı yok.zaten o kadar derine inecek kelime dağarcığımda yok. bir çok okur çok detaylı bir şekilde yazmış.sadece duygusal ve basit bir kaç cümleyle benimde hayatıma dokunan sevgili arkadaşım Martin Eden’a veda etmek istedim
“Sevgili Martin Eden.Murphy kanunlarını bilir misin?hepimizin hayatında en az bir kez yaşadığı ama isim koyamadığı durumlar vardır .mesela bir şeyi ne kadar istersen iste bazen olmaz ama vazgeçtiğin anda gelir bulur seni.sen insanların uçmasını beklediği bir balıktın.ama senin dünyan okyanuslardı.küçücük,cılız bir balıkken tüm gücünle,azminle,inancınla bata çıka okyanusun efendisi oldun.seni görmeyen,görmezden gelen herkesi ışığınla kör ettin.beyninin açlığını kitaplarla öyle bir doyurdun ki sonrasında o burjuvaların davet ettiği hiç bir ziyafet sofrası seni tatmin etmedi.seni görünce yüzünü çevirenler sonrasında iki kelam etmek için olanca yüzsüzlükleriyle eğilip büküldü önünde.aslında sen kimseden intikam almak istemedin.ama evren senin intikamını alırken sen artık vazgeçmiştin.ruhun,kalbin,bedenin,tüm maneviyatın dünyadaki vazifesini tamamladı.bütün okurların içini titrettin.açtın,uykusuzdun,rehinciye gide gele yolları aşındırdın.çok çabaladın.açken seni görmeyenler sonra sofralarına çağırdığında tek bi noktada takılı kalmıştın.evet…sen o hikayeleri zaten yazmıştın.”