Uzun süre elimde can çekişen kitaplardan biriydi. Fırsat buldukça okuduğum fakat hep yarım bıraktığımdı. Öyle ki uzun süredir bu romanın içinde olmak bitirirken de üzülmeme neden oldu diyebilirim. Sanki çok yakın bir arkadaşımdan ayrılır gibi...Kitap ilk etapta size hoş bir roman okuyormuş izlenimi uyandırıyor. Baş karakterimiz Maëlle nın arkadaşı için zor bir yolculuğa çıkıp o yolculuk esnasında yaşadıkları ve öğrendiklerini konu alıyor. Fakat sonrasında felsefi öğretilerin çokça yer aldığı her düşüncenin aslında kontrol edildiğinde ve egonun esiri olmaktan kurtulduğunda hayatın bambaşka bir yönünü görmemize sebep oluyor. Karşımıza çıkan olayların ve bize kötü hissettiren insanların bize birer ayna olduğunu içimizdeki bir yarayı kanattığını ve bu yarayı farkettirdiği için o kişiye aslında teşekkür etmemiz gerektiğini anlıyorsunuz. Herkes birbirinin aynası. Aslında öfke ve korku yok bunu oluşturan sadece düşünceler. Düşünceler olmazsa öfken de korkunda olmaz. Düşünceleri sürekli yönetmeyi öğreniyorsunuz bir nevi. Hayatınız boyunca kodlanmış birçok kalıplardan kurtulup insanları yargılamadan herşeyi yeni doğmuş bir bebek gibi ilk defa görüyor ve yaşıyorsunuz. Bu yönden aslında bir romandan çok kişisel gelişim kitabı olduğunu da söyleyebilirim. Öyle ki bir yerden sonra çok sıkıyor ve bu kadar da pozitif olunmaz ki diyorsunuz :) Öğretileriyle hayatıma çok şey katan bu kitabın ismi gibi 'bugün kalan hayatınızın ilk günü'nü yaşıyorsunuz. Fakat bu ilk günün devamı gelir mi bilmiyorum. O yüzden inşallah herkes Maëlle ya yol boyu rehberlik eden Shanti gibi bir bilgeye rasgelir...