Özgürlük talebi aslında nesiller boyu devam edecek bir idealdir. Onu ne varil bombaları ne de en vahşi zulümlerin yaşandığı yeraltı ceza evleri yok edebilir. Siz eğer özgürlük isteyen bir nesli katlederseniz özgürlük fikri onlardan sonra gelecek nesillerle yeniden canlanacaktır. Çünkü insan için kölelik arızi, özgürlük işe fıtridir.
Çok sevdiğim bir söz var. Kardeşim Muzaffer Serkan Aydın'a ait. Kayıtlara geçsin diye buraya alıyorum: "Karşınızdaki insanın ahlakını görmek isterseniz, zekanızı küçümsemesine izin verin."
İsmet Özel, "ancak içinden aydınlanan dışına ışık verir" diyor. Kalbimizi neye açıyorsak, açmışsak, biz de oyuz. Kalbimiz neyle doluysa, dilimizden de o dökülür. Yalan dünya 'içimizde' yer etmişse, yalan söylemek kaçınılmazdır.
İnsan, öleceğini bilen tek varlıktır ve bu bir ayrıcalıktır. Belki de bundan dolayı, yaşamak sancısı, ölüm korkusundan daha ağırdır.
Mümin, aynı anda iki dünyada yaşayan demektir. 'Biri gördüğü, biri görmediği' iki dünya.
Anlamadığımızı anlatamaz, fakat görmediğimizi gösterebiliriz. Tabii bunun için akıllı olmak yetmez. Unutmayalım; şeytan, akılsız değil, değersizdir. Yahut Süheyl Ünver'den ödünç alıp söyleyelim: Sanat inceliktir, fakat her incelik sanat değildir.
İlim, aklın aşkı, soru sormak ise zekâtıdır. Derdi olanın sorunları değil, soruları vardır. Sorular, yolculukları da beraberinde getirir. Canı yanmayan kişi, yolunu bulamaz. En mühimi de, yolun değil, yolcunun hikâyesi olur.
İşte bu hikâye, bizi, dünya gurbetinin bir talebesi yapar. Sorular, talepler ve talebeler. Ve ölüm, hepimizi dünyadan mezun eder. Burada kalmak yoktur.
Kanaat üzerine düşünmeye devam edelim.
Bir bakkala veya lokantaya 'kanaat' adını verebilirsiniz ve bu çok güzel olur. Nitekim ülkemizdeki birçok bakkal ve lokanta 'kanaat' adını taşır.
Buna karşılık, bir süpermarkete yahut dev alış-veriş mer-kezine 'kanaat' adını veremezsiniz. Çünkü onların peşinde oldukları, başka bir hazinedir. O hazine, rızıkla ilgili olsaydı eğer, 'süper' gibi kibir yüklü kelimeler kullanılmazdı.
Galiba durumumuz şu: Hem kanaattan bahsediyor, hem de alış-veriş merkezlerinden çıkmıyoruz.
Rilke, "gül ey saf çelişki" diyordu. Bununla beraber, şunu da diyelim: Yoksulluk İçimizde.