“Gerçek isyan, kalplerin yaptığı isyandır. Bunlar,
Allah’ın kullarına karşı büyüklenmek, Allah’ın yarattığı şeylerden herhangi birini küçük görmek, Allah’ın takdirlerine itiraz etmek ve Allah’ın hükümlerine razı olmamak gibi işlerdir.
Sufilerden biri demiştir ki:
Ben bir günah işledim, bunun yüzünden kırk senedir ağlıyorum.
Kendisine, bu günahın ne olduğu sorulunca şöyle demiştir:
Bir şey keşke şöyle olmasaydı dedim istemeden ilahi tecelliye itiraz ettim bunun için ağlıyorum.
“Kim bütün varlıkları bir serap gibi görürse o, perdeden geçip bir varlığa yükselir. O, uzaklık ve yakınlık söz konusu olmayan birbirine bitişik bir varlıktır. Ona ulaşan kimse, Allah’tan başka kendisini doğruya ulaştıran göremez. Orada ne hitap vardır ne de hitap et diye bir işaret eden. Kul ilahi huzurda müşahade halinde olduğu için söze ve işarete ihtiyaç yoktur.
Kim Allah’ı tanırsa dili söz söyleyemez hale gelir.
Şu ayet bu duruma işaret etmektedir:
Rahman’ın azametinden sesler kısılmıştır; orada fısıltıdan başka bir şey işitmezsin.“
Hicret, kaçmak, rahata kavuşmak, demek değildir. Mücadeleye devam etmek, fethe, zafere hazırlanmak için çalışmak, kuvvetlenmek demektir. Efendimiz, Mekke’de kalsaydı, fetih olmazdı. Fetih, hicretten sonra oldu.
Şimdi yerlerde sürünen kendi ruhumuzdur. Hayatımıza düzen ve disiplin, ruhumuza hayat, kalbimize aşk ve ateş koyacak bir el bekliyoruz. Kalabalığımız yapayalnızdır. Dualarımız göklere yükselmiyor. Gerçek Sahibimizle aramızdaki bağlar her nasılsa büsbütün koptu. Bize ilim, sanat, bize kuvvet lazım. Ruhlarımızın Fatihini bekliyoruz!
İçinizde Kur’an-ı bir kerede çıldırarak, hesapları, ölçüleri anlamadan okuyanınız yok mu? İşte en akıllınız odur. İçinizde hiç mirac muradına eren yoksa varın müslümanı putperest mabedinde arayalım. Her akşam bir kere ölümü tadanınız yoksa, öldükten sonra yaşayacak insan kalmadı demektir. Bizi müesseseler mi böyle harâb etti? Yoksa XX. asrın muazzam hayat tekniği mi? Belki de her şey. Lakin bin düşmanın yıktığını bir aşk yeniden yeniden yapabilir.
Fatih önce bize bir şehir hediye etti; ona bir medeniyet ve kültürün tohumunu attı. Sonra bu şehri Anadolu’nun beyni haline koydu. XX. asırda biz bu şehri, pek çok Afrika ve Avustralya şehirlerinde bile rastlanmayan zevksizlik, duygusuzluk abidesi haline getirdik. Bugün şehircililiğin katledildiği şehir İstanbul‘dur. Bu öksüz beldenin şekilsiz, manasız, neşesiz yollarında dolaşan sanat iradesi varsa eminim ki şöyle hıçkırır:
Utandım ağlayarak, ağladım utanmayarak!…
İnsanın iki dünyası var: hırs için sürünen vücuduyla aşk için yaratılan ruhu. Vücut, ruha dayanmış bir köprü veya aşka götüren yol olmadıktan sonra varlığımıza sarılmış bir musibettir. Onun ilahi harekete sadece vasıta olduğu anlaşılmadıktan sonra darlık ve tatminsizlik kaynağı olduğunu bile bile güneşe bile doymadan azap içinde yaşamaya mahkumuz.
Ey kalemim esir olarak kaldığın tek kişilik hücrenden yaz. Sen özgür bir esirin elinde özgür bir kalemsin. Öyleyse Allah aşkına yaz. Ruhum daralıyor, sıkıntılar da boğuluyorum, yaz. Ey kalemim, ne olursun yaz. Allah’ın adını verdim, yaz!
Mürekkebinle benden yaz, beni anlat
Dilsiz zindanım kabir gibi sessiz
Yazmaktan korkma çünkü sen prangalara vurulsan da özgürsün.
Ey Kudüs’ün gölgeleri kalk ve beni kurtar
Artık surların çok sessiz, benimle konuşmaz oldu. Mahpus olduğum için bana kızgın mısın?
Yoksa mücahitlerle şehit olmadığım için mi bu kızgınlık?
Sakın ola zulme, zorbalığa ve tuğyana boyun eğme
Ey Rıdvan cenneti, kalbim senin için çok üzgün
Ey muhabbet, mağfiret ve gufran şehri
Yeryüzünün ve Filistin’in baş tacı değil misin?
Surların, Efendiler Efendisi‘nin miraç mekanı değil mi?
Şehadet âşıkları senin uğrun da şehit olmadılar mı? En değerlilerini, canlarını ve mallarını yolunda feda etmediler mi?
Öyleyse neden sen suskun bense hüzünlü?
Zilletsiz, ayaklarının üzerinde, başın dik kalacaksın
Çünkü sen adalet ve mizan şehrisin
Saklı inciler ve altınların cevherisin sen
Toprakların asla sadece çamur değildir
Çünkü Kur’an seni ve çevreni mübarek kıldı Müminlerin ve Müslümanların ilk kıblesisin
Üç Haremi Şerif’in üçüncüsüsün
Ey Kudüs’ün gölgeleri, cennetlerin cenneti
Sesini ve gür ezanlarını duyur bana
Niyetim Allah’ın rızasını kazanmak olduğundan şehadete hazırdım. Direniş ve düşmana karşı mücadelem bir makam elde etmek ya da benden övgüyle bahsetmeleri için değildi, topraklarımızın ve mukaddesatımızın düşmanın elinden kurtarılması için alnımıza cihat yazan âlemlerin ve Filistin’in Rabbi Allah içindi.