Sevdiğiniz biri öldükten sonra yaşama tekrar devam etmek bisiklet kullanmayı öğrenmeye benziyor. Ama yokuş aşağı giden bir bisiklet oluyor bu. Dengeyi sağlamanın tuhaf coşkusunu kastetmiyorum burada ya da sadece bundan bahsetmiyorum. Kafayı gözü yarmak üzere olmanın korkusundan da bahsediyorum. Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?
Ne tuhaf.Bizi koruyan kollayan insanlar vardır etrafımızda.Hiç fark etmesek de onlar oradadır daima.Karşılık ya da minnet beklemeden,sadakatle,sevgiyle,sessizce...Nice sonra anlarız kıymetlerini.Hep geç kalırız teşekkür etmekte...
Herhalde şu aşk sözünden kurtularak başlamalı. Bu dünyada o kadar çok aşk sözü ediliyor ki, adının anlamını düşünmediğin gibi aşkın anlamını da düşünemiyorsun artık. Kapitalizmin mal satmak için kullandığı sözcüklerin başında aşk geliyor, aşktan kusacak hale geldik.
"Adın ne?" diye soruyorum. Marcus olduğunu öğreniyorum. Yeraltındaki ilk ölü arkadaşım Kostantiniyye Marcus. Şu anda bana, "Ölüm çok iyi bir şeydir!" diyen Marcus. Nedenini soruncada, "Çünkü korkudan kurtulursun." diyen Marcus. "Çünkü ölü, ölümden korkmaz."
"Ya aşktan?"
"İşte onu bilemiyorum; hiçbir duygu yok ama bazen babamın hala imparatoriçeye aşık dolğunuğu düşünmeden edemiyorum. Çünkü ona söz söyletmiyor."