Hazreti Süleyman, "Sevginin olduğu sofrada ot yemek, nefretin olduğu sofrada kızarmış bir öküzü yemekten evladır." derken doğru söylemiş.
Bütün yoksunluklarına rağmen Lowood'u, Gateshead Konağı'na ve oradaki gündelik hayatın lüksüne değişmezdim.
Gerçekleri ifade ettiğini sandığı kelimelerin aslında şişirilmiş renkli balonlar gibi hiçbir şeye çarpmadan sönüp gittiğini gördüğünden beri bu hayatı anlayamıyordu.
Bu sıcak ve titreyerek çarpan kalbi avucunun içine alması sadece yarım saatini almıştı. Hiçbir şeyden şüphe duymayan, sevgiden mahrum çocukları kandırmak ne kadar da kolaydı.
Baba'nın çok uzun zaman önce söylediği bir şeyi anımsadım: Şu kendini her şeyden üstün gören maymunların sakalına tüküreyim. Tespih çekip anlamadıkları bir kitabı tekrarlamaktan başka ne bilirler? Afganistan bunların eline düşerse, Allah yardımcımız olsun.
Ve böylece ertesi güne başlarız tekrar.
Geçmişin aynı, yerleşik kurallarıyla.
Büyük, şiddetli neşelerden kaçabilseydik
Büyük acılardan da kaçabilirdik.
Yolunu kapatan taşın etrafından
Zıplayıp geçen kurbağa gibi.
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamiyle sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanları seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
"... Bir hayatta kendimizi köşeye kısılmış hissettiğimizde, hüznün, trajedinin, başarısızlığın ya da korkunun tek bir varoluşun ürünü olduğunu düşünmek çok kolay. Yalnız yaşamanın değil, belli bir şekilde yaşamanın sonucu olduğunu düşünmek. Demek istediğim, acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu. Biri olmadan öbürünün de olamayacağını. Tabii ki farklı düzeylerde ve miktarlarda. Ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir hayat olabileceğini düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumuzu büyütmeye yarar."