Demir gibi bir düzenin olmadığı yerde, kalabalık milletin de, dişini ısırmalık olacak ot gördüğünde, her bir otu kovalayarak koşan, kuzgun kursaklı hayvanın da bir imiş. insan denilen kulun, kızıl boğazın derdinden öteye aşamazken " insanım" demeye, "bireyim" "adam safına girmiş yiğidim" diyerek mağrur mağrur ata binmeye, hepsi baştan sona birer kızıl göz olan, kara kalabalığın başındaki bahtla bahtsızlığı eksiksiz tanıyıp, birbirini göğsünden itmeyecek olup, canımız tenimiz bir varlık, bir kavram, bir yaradılışsız demeden ve bunu anlamadan "halkız "diye gerdiği göğsünü yumruklayıp kasılmaya hakkı yokmuş. Bütün bir millet olup birleştiğinde, bir karara odaklandığında ise, karlı dağ gibi herhangi bir çetin iş, eli becerikli kadının elindeki kirmen gibi fır dönüverirmiş.
Sayfa 249 - Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı YayınlarıKitabı okudu