Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yakamoz& Papatya [1-8] hepsini okumak isteyenlere...
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Bugün Oturdum Ölümü Düşündüm
Bugün oturdum ölümü düşündüm Kirli, acı bir su gibi yürüdü içimde Dokunduğum, gördüğüm her şeye sindi Ürperdim, korktum ve biraz şaşırdım Bugün oturdum ölümü düşündüm Yağmur altında ya da karanlıkta Bir başıma kalmış gibi. Sevgilim böylesine alımlıyken Güz kuşlarının güneye doğru akıp gideceği yol İyice belirmişken gökyüzünde Onarırken, sararken
Reklam
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
Yağmur gökten temiz olarak yağar, ağaçların kökleri onları emer ve kendilerine faydalı hale getirir. Meyvesi acı oluyorsa daha acı olur. Tatlı ise daha tatlı bir ürün verir. İlim de esasen temizdir. Fakat herkes onu kendi yapısına göre bir şekle sokar. İlim kibirli olanı daha kibirli, alçak gönüllü olanı da daha tevazu sahibi yapar.
Yine gece oldu; Kapandı ümit kapılarım, keder çöktü yüreğim'e, Gözlerim de yaş, gönül sancısı sardı ruhumu, Sağnak; bir yağmur gibi Acı hasretin yağıyor geceme. Sabret gönlüm; elbet sabah olacak tesellisi dilim de.. Ve; Aşk'ınla perişan yüreğim, günden güne tükeniyorum 🖤..
Yağmur ve Gözyaşı
Yağmur gibiydi. Sanki hayatın her bulutundan bir damla düşüyordu. Her gözyaşı, her acı, kimisi mutluluktan ağlar, kimisi acısını ifade etmek için ağlar. Gözyaşlarım yağmur gibi yağdı, acı durmadı, düşen yağmur damlaları durmadı. Yağmur durmadı ve acı da durmadı, ikisi de aynı anda yağdı. İkisi farklı şeylerdi ama her ikisi de hayatla akan damlalardı..
Reklam
Sixteen Tons Nedir Biliyor musunuz?
"Bazı insanlar der ki insan çamurdan yapılmıştır Zavallı adamcağız kas ve kandan yapılmıştır Kas ve kan ve deri ve kemikler Zayıf bir zihin ve kuvvetli bir sırt Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın Aziz Peter beni çağırma çünki gidemem Ruhum şirkete zimmetli Güneşin ışıldamadığı bir sabah
Bugün yağmur yağdı, Gözlerim gibi dökülüyordu, Gözlerimde yağmurlar da seni arıyordu... Hisslerim sensizliğin yokluğunda sel olmuştu; Şimşekler kalbime çarpıyordu, Hiç acı hissetmiyorumdu, İçinde sen olmadığını için, Sadece seni hatırlayınca acıyordu. Yağmurlarda gel!
Gidişini seyrediyorum anılarımın arasından.. Tozlanmış duyguları temizliyorum kelime kelime. İçim acıyor derinden.. Gülüşünü anımsıyorum.. İçim burkuluyor.. Sensizliğe alıştırırken günlerimi şimdi ne gerek var ki sana? Düşüncene bile tahammülü yok yüreğimin.. Silebilsem yüzünü gözlerimden.. Ne acı Seni hiç unutamamışım ki ben.. Eskiyen
Her sabah geç kalıyorum. Bunu duyanlar düzenli bir geç kalmanın, geç kalmamak olduğunu söylüyorlar. Ben her sabah geç kalıyorum. Israr ediyorlar, düzensizlik süreğen oldumu düzene dönüşür diyorlar. Ben her sabah geç kalıyorum. Her sabah başka bir nedenden, başka bir sebepten, başka bir hikayeden, şiirden, şarkıdan, bambaşka
Reklam
Ve fark etti ki geçmişi özlemiyordu. Özlem duyduğu yegane şey geçmişte ki salt huzurdu. Huzuru öylesine çok özlemişti ki şuan tüm ruhu buna aç yaşıyordu. Koşuşturup durduğu hayat onu bir çıkmaza sokmaya çalışırken hep direnmişti. Ama artık... artık koca okyanusta kulaç atmayı bırakmıştı. Üstelik huzurunda geleceği yoktu. Dinliyor ama konuşmuyor, yürüyor ama nereye gittiğini bilmiyordu. Adeta ışığı sönmüş bir yıldız gibi sönük ve soğuktu. Geceleri ıslak kaldırımlarda yürürken ona eşlik eden yağmur damlaları bile onun bu ruhsuz haline katlanamıyor, bir an önce şakaklarından kayıp soğuk kaldırımlarla buluşmak için can atıyorlardı. Melankolik ruhtan sonra ruhu şimdi öyle bir noktaya evrilmişti ki şuan değil konuşmak, susmakta acı veriyordu. Ve Simaycı gökyüzüne baktı. Karanlık geceye hakimdi... Saatler anıları anımsatıyordu. Ruhu daraldı. Yine tüm dünya ruhundaymış gibi hissetti. Sonra, sadece üç adım sonra yığılıverdi ıslak kaldırımlara. Kendine geldi. Rüyadan uyandı. Ne önemi var?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.