Evet, bu anlamda tamamıyla tevekküle verdim kendimi.
Bilgeliğin, aklıselimin son kararı budur:
Hayata ve hürriyete yalnız o kimse layıktır ki,
Bunları o, her gün yeniden fethetmeye mecburdur.
Hemen şimdi sokağın başına, dört yol ağzına koş, yere kapan, önce kirlettiğin toprağı öp, sonra dört bir yana dönüp yerlere kadar eğilerek bütün dünyayı selamla, yüksek sesle bağır, "Ben öldürdüm!" diye... O zaman Tanrı gene yaşamana izin verir.
Dostluk geleceğe dair bir umut ışığı yakar, ruhun zayıflamasına ve kendini kaybetmesine engel olur. Zira gerçek dostuna bakan, âdeta kendisinin bir benzerine bakar. Bu yüzden yanımızda olmayan dostlar bile yanımızdadır, yoksullar zengin olur ve zayıflar güçlü, söylemesi zor olsa da, ölü dostlar bile canlı sayılır, dostların saygınlığı ve anısı oyle değerlidir ki, onlara duyduğumuz özlem bizi terk etmez. Dostların ölümü kutlu, yaşamı övgüye değer bulunur. Nesnelerin doğasından iyi niyet ve yakınlık çıkarılsa, ne bir ev ne de bir kent ayakta durabilir,tarlalar bile işlenmeden kalacaktır.