Tüketim İdeolojisi
Emperyalizm savaşları çok yönlü. Kültür, düşünce, inanç, siyasal ve ekonomik. Asıl güç ekonomik alanda. Bu, insanlığı bütün yönleriyle etkiliyor. ... Emperyalizmin en etkili olduğu alan tüketim gücü. İnsanlar büyük bir tutku ile iyice tüketime kapıldılar, içeriden tutsak alındı. Evlerin ve ceplerin içine kadar girdiler ve yerleştiler Tüketim Müslümanlar için faiz kadar belki de daha fazla tehlikeli. İnsanlar gönüllü bir teslimiyet içinde. Bu durum bütün insanlar için en tehlikeli olanı. Bir yandan tüketim sağlayarak gönüllü olarak insanlar soyulurken bir yandan da evlerimize ve en mahremlerimize kadar taşıdığımız nesneler ile sırlarımızı da onlara teslim ediyoruz. Artık ajanlara, oryantalistlere, sosyolojik araştırma yapan gönüllü bilim adamı ajanlara gerek yok. Bilgiler belli merkezlerde toplanıyor nasılsa. Artık insanların mahreminden de söz edilemez. Tüketim gücü, ulusların içeriden işgalini sağladı. Çok masum gibi görünen çok uluslu şirketlere bağlı alış veriş merkezlerine, üretilen mallara insanlar gönüllü teslim oluyorlar. Ramazanlarda iftar sofralarına taşınan colalar, içecekler ve diğerleri bunun bir sonucu. Buna meşruiyet sağlayan zihni çözülüşler yetiyor zaten. Gönüllü teslimiyet ve gönüllü yenilgiler, asıl sonuç bu. İnsanlık, özelde de Müslümanlar kendi kendinin düşmanı. Koşulsuz teslimiyet.
Sayfa 64 - MGV Yayınları
Nefreti büyüterek karşı cephe yok edilemiyor. Fanatik, Batıcı ruhlular dindarlara çok öfkelidirler. Ellerine güç geçse karşıtlarının tamamını denize dökmeyi, ortadan kaldırmayı düşünüyorlar. Bu muhafazakârlar için de geçerlidir. Ayniyle. Kırk yıla yakındır güneyimizde bir iç savaş var. Uçurum büyüdükçe büyüdü. Türk kavmiyetçilerine göre kökleri kazınası Kürtlerin kökü kazınamadı. Sorun büyüdükçe büyüdü. Kürtlere göre de kökleri kazınası Türkler var. Birbirlerinin köklerini kazıdıkça ne ülkeleri kalıyor ne de huzurla yaşayacakları beldeleri. Sosyal medya üzerinden insan psikolojisinin vardığı boyutları görmek olası. Muhafazakârları diğerlerinden ayırmıyorum. Çünkü hırs, öfke, nefret öylesine büyük ki kimse kimseyi anlamaya çalışmıyor. Birbirlerinin köklerini kazırlarsa sorunun biteceğini umuyorlar. Sadece kendi kamplarının duvarlarını örüyorlar. İnsanı kurtarma, birlikte yaşama, iyiyi, güzeli, doğruyu bulma gibi bir anlayış giderek tükeniyor. İnsanın insan olduğu unutuluyor. İnsan, insanın cehennemi olmaya bakıyor. Cehennem korunu alevlendirmeyi, hasımlarını orada yakmayı kendine görev biliyor. Müslümanım diyenler neden Peygamber ahlâkını, bakışını, insan kurtarmayı kendine ilke edinmiyor? Neden?
Sayfa 42 - MGV Yayınları
Reklam
Güç ve Adalet
Bu iki kavramı bir arada düşünemiyoruz. Birbirinin zıddı. Biri baskın çıkar, diğeri ise pusar içine siner. Birbirini dengeleyen hak ve adalet kavramları kendi bütünlükleri içinde değer ve anlam kazanırlar. İdeolojiler dayatmacıdır. Kendi inanışından başkasına izin ve yol vermez. Yaşama alanı bırakmaz. İnsanı sınırlar. Sınırlamakla kalmaz, kendisi gibi olmaya mecbur eder. ... İslâm, hakkı ve insanlığı önceler. Adalet ve hak anlayışı hayatın bütün alanları için geçerli. Bugün Müslümanlar, İslâm ahlâk ve hukuk anlayışıyla hareket etmiyorlar. Edemezler de. Çünkü laik, seküler ve Batı ruhlu bir sistemin üzerinde oturuyorlar. Onunla yönetiyorlar. Onun içindir ki kararları sistemin ruhuna uygun olur. Kişiler Müslüman olsalar bile aldıkları kararlar inanç anlayışları ile bağdaşmaz. Yönetenler Müslüman, yaşayış biçimleri buna uygun olunca onların Batı ruhlu sistem içinde aldıkları kararlar ne yazık ki İslâm’a mal ediliyor. Bu, İslâm’a yönelecekleri engelliyor ya da zihnî kuşkular oluşturuyor. ... Sultanlar, krallar, demokrasi ile gelenler hak ve adaletten ayrıldıklarında insanlara ve adaletle hükmedenler üzerine baskı kurarlar. O zaman o toplumda adaletten ve haktan söz edilemez. ... Sivil tepkileri asla küçümsememek gerekir. Güce güvenerek de gururlanılmamalı. Nice güç sahiplerinin yerinde yeller esiyor. Kalıcı olan, ne yapıp edip mazlumları korumalı. Onlar için gerekir ise kimi çıkarlardan ve arzulardan vazgeçilmeli. Eğer Müslüman yöneticiler hak anlayışının dışına çıkarlarsa, insanların Müslümanlara olan güveni azalır. Bu da ağır bir vebal olur.
Sayfa 34 - MGV Yayınları
Egemen güçler coğrafyamızı paramparça etmiş, bizler de bu parçaların oluşumuna katkı sağlamışız. Parçalar yetmiyor, yenileri oluşuyor veya oluşturuluyor. Geçmişte bize sunulana razı olmuşuz, hiç yoktan iyidir demişiz, küçük olanı kabullenmişiz ve teslim olmuşuz. Büyük oyunu oynayanlara eşlik etmişiz,yeni oluşlar için katkı sunmuşuz, bize de paydan küçük kırıntılar düşsün diye çabalamışız,bize bir şey kalmayınca ya da masanın dışına itilince ortada kalmışız.
Sayfa 13 - MGV Yayınları
Kendinin ya da yakınlarının aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutmak, başkasına söylerken (slogan olarak) kolay, ama iş başa gelince insan ne mazeretler, kitabına uydurup ne bahaneler buluyor insanın aklı şaşıyor.
Bütün gündemi Nihat Hatipoğlu'nun masalları, Mustafa Ceceli'nin kaçak aşkları, Survivor'ın kazananları olan bir yığından elbette düşünmek, sorgulamak, hakkı ayakta tutmak, adaleti savunmak gibi erdemlere sahip olması beklenemez. Gülten Akın'ın kimseleri gibi ülkemin cahilleri. "Ah, kimselerin vakti yok, Durup ince şeyleri anlamaya" Mustafa Büyüksoy
Geri111
116 öğeden 111 ile 116 arasındakiler gösteriliyor.