Gönderi

Güç ve Adalet
Bu iki kavramı bir arada düşünemiyoruz. Birbirinin zıddı. Biri baskın çıkar, diğeri ise pusar içine siner. Birbirini dengeleyen hak ve adalet kavramları kendi bütünlükleri içinde değer ve anlam kazanırlar. İdeolojiler dayatmacıdır. Kendi inanışından başkasına izin ve yol vermez. Yaşama alanı bırakmaz. İnsanı sınırlar. Sınırlamakla kalmaz, kendisi gibi olmaya mecbur eder. ... İslâm, hakkı ve insanlığı önceler. Adalet ve hak anlayışı hayatın bütün alanları için geçerli. Bugün Müslümanlar, İslâm ahlâk ve hukuk anlayışıyla hareket etmiyorlar. Edemezler de. Çünkü laik, seküler ve Batı ruhlu bir sistemin üzerinde oturuyorlar. Onunla yönetiyorlar. Onun içindir ki kararları sistemin ruhuna uygun olur. Kişiler Müslüman olsalar bile aldıkları kararlar inanç anlayışları ile bağdaşmaz. Yönetenler Müslüman, yaşayış biçimleri buna uygun olunca onların Batı ruhlu sistem içinde aldıkları kararlar ne yazık ki İslâm’a mal ediliyor. Bu, İslâm’a yönelecekleri engelliyor ya da zihnî kuşkular oluşturuyor. ... Sultanlar, krallar, demokrasi ile gelenler hak ve adaletten ayrıldıklarında insanlara ve adaletle hükmedenler üzerine baskı kurarlar. O zaman o toplumda adaletten ve haktan söz edilemez. ... Sivil tepkileri asla küçümsememek gerekir. Güce güvenerek de gururlanılmamalı. Nice güç sahiplerinin yerinde yeller esiyor. Kalıcı olan, ne yapıp edip mazlumları korumalı. Onlar için gerekir ise kimi çıkarlardan ve arzulardan vazgeçilmeli. Eğer Müslüman yöneticiler hak anlayışının dışına çıkarlarsa, insanların Müslümanlara olan güveni azalır. Bu da ağır bir vebal olur.
Sayfa 34 - MGV Yayınları
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.