Kendine yaşamın sonunu başlangıç yaptın, diyorum… Ölümü denemekse on sekiz yaşında intihar ettin, güzel genç bedenin ile ölmek, cesedini bulacak kişileri korkutmak, alın bu acımasız yaşam sizin olsun demek istedin. İyileştirdiler. Sana daha da acımasız olduklarını yaşatmak istediler. Artık sende acımasızsın.
Sınırları tanıyan, benimseyen, bu sınırlara uyum gösteren hiçbir insan karşı çıkanın sonundaki bireysel bağımsızlığa erişemeyecek. Hem karşı çıkıp, hemde sınırlarda yaşayan insan, yaşamı boyunca çıkmazından sıyrılamayacak. Huzursuzluk duyacak ve ne yaşamdan hoşnut olacak, ne de rahatlıkla ölebilecek.
Niçin bugün, yaşamın, tüm yaşamın önünden geçip gittiğini, artık ölümü beklemekten başka bir şey olmadığını, her gün gibi biraz daha anıyorsun. Yaşam zamansız. Yaşamın hiçbir zamanı yok.
Ama artık yorulmaksızın aramak yok. Aranan yaşantılar arandı. Yaşandı. Bir kısmı gömüldü. Yeniden toprak oldu. Canlılıklarını duyduğum, canlılıklarını bölüştüğüm birtakım insanlar gitti.
Dağıtmasam, toparlayamazdım. Dağıtmaya çalıştığım tarafım dipte bir yerlerde, sislerin arasına gizlenmiş bir deniz feneri gibi uzak ve basur gibi sinsice, sessiz sedasız çakıp dönüyordu.