“Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar?” diye söze girmişti kızılderili. “Onlar ne olacak?” Onlar da, göğüslerinde bir et parçasıyla canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da, yaşamak demeye devam edecekler!”
“Üzerime konan ipoteği sahiplenmem gerekti, çünkü bu “Başkaları için ben”dim. “Kendim için ben” diye bir şey yoktur. Başkaları için olmadığı gibi “Kendim için ben” işkencedir, ıstıraptır.“
Hayatta kalanlar, ölülerini anmak için, en son görüldükleri yer olan mezarlarına geliyor ve başlarında durup birkaç kez burun çektikten sonra, zamanında az para vermedikleri mermerleri yıkatıyorlardı.
“Hasta mısın?” diye sordu Derdâ.
“Hayır!” deyip kahkaha attı Steven. “Tabii ki değilim. Aslında evet, öyleyim. Hasta sayılırım. Erkeğim. Ve bundan kurtulmak istiyorum.
Büyüyemeyen bütün insanlar gibi kurduğu hayallerin içinde yürüyen Stanley'nin ayağı bir çukura girip de tabanı gerçeğe değince canı yanmaya başlamıştı. Yaşı ilerledikçe ve büyüyemedikçe o can yanmasını daha da çok hissediyordu.
İnsan doğar. On-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. Bu aslında bir histir, bilgi değil, Ve ilk tepkisini verir. Avazı çıktığı kadar bağırarak. Bu çığlık, bir kalabalığın içinde cüzdanını çaldırdığını fark eden kişinin çaresiz haykırışına benzer. Önce, aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık, sonra da aşırı gürültüye dayanamayıp, içlerinden birini, bağırıp çağıranla konuşmaya gönderir. O da gidip "Biz de çaldırdık cüzdanı, ne var? Senin gibi kıçımızı yırtıyor muyuz?" der. Böylesi bilimsel bir müdahale için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir. Kalabalığın kayıtsızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. Buna, büyüme denir. Yetişkin olma. Tam olarak, yetişkin uysallığı.
Yüreğimde kara bir delik var. Çocuk kahkahalarını içine hapseden, doğan her yeni ruh için daha da kararan. Çoğu ızdırap çekecekti, üzülmemek vicdansızlık olurdu.