Avare dolaşıyorsun ama kalabalık artık seni sürüklemiyor, gece artık seni korumuyor. Hâlâ ve durmadan yürüyorsun, yorulmak bilmez, ölümsüz yürüyüşçü. Arıyor, bekliyorsun. Fosil şehirde avare dolaşıyorsun.
Kiri pası temizlenmiş cephelerin tertemiz bembeyaz taşları, oldukları yerde duran çöp tenekeleri, kapıcıların gelip oturdukları boş sandalyeler; ölü şehirde avare dolaşıyorsun.
Hafiflik tinine ihanet etmemek gerekir. Ondan uzaklaşırsanız hiç değişmeyen düşünce duygusu sabit bir gözaltı duygusu olur. Yine koruma işlevini sürdürür belki, ama ağırlık da yapar ''hafifçe'' kendimizi bıraktığımız çekimden daha fazla ağırlık yapamazdı. Ve biraz daha düşsek nereye düşecektik? Ya korkunç bir biçimde, suçlu olarak ağırlık yapabilseydik? Bu soru zaten bizi düşüşle cevabın içine atabilecek bir yük değil mi?
Cevabı şudur bu sorunun: belki içinden sadece hafiflikle çıkılabilecek sükûnete tekrar düşerdik, çünkü sükûnette her şey sonsuzca hafif olur, içinde durulamayacak kadar hafif.