Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İki öfkeli adam bir garibanı sürükleyip sokakta yürüyen kadı efendinin önüne yıkarlar. O mahallede yaşayan dört yaşındaki çocuk, arkadaşlarıyla birlikte olay yerine koşar. O iki kişi yere yığdıkları adamdan şikâyetçidirler. Davacılardan biri alelacele anlatmaya başlar: -Efendim biz üç arkadaştık. Birlikte bir iş yaptık ve bu işten iyice bir para
Kader
( Adam koltukta yatmaktadır. Elinde ısırılmış elma vardır, elinden kaymış düşmüştür. Etraf dağınık, kağıtlar etrafa saçılmıştır. Kapı çalar, adam dayanamaz kapıyı açmaya gider. ) ADAM – Ben sana kaç sefer diyeceğim Azray?. ( Şaşkın ) Siz kimsiniz?. KADIN – Özür dilerim, apartman ışığına basacaktım ama sizin zile basmış oldum. ADAM – Önemli
Reklam
ANYA ( Yorumlarınızı bekliyorum :)
( İkisi de aynı an da içeriye girer. Oldukça sinirli bir şekilde aynı anda hareket edip, aynı anda konuşur… ) Kair / Riak – Kahretsin! Kair / Riak – Hep senin yüzünden! Kair / Riak – Beni tekrar etmeyi bırak! Kair / Riak – Lütfen… ( Biri konuşur diğeri sadece ağzını oynatır diğeri konuştuğunda… ) Kair – Tamam. Riak – Bence
Bir İstanbul Sevdalısı
Ne güzel yahu. Memlekete gitmek. Şimdi daha anlamlı. Araya kitap girdi ya ondan. Kitaplı dostluklar. Birazdan toplarım eşyalarımı. Bir de İstanbul bu be. Ötesi var mı allasen? Çocukluğuma gideceğim aga. İstanbul bu. Ey büt-i nev edâ olmuşum müptelâ. Eyüp mezarlığına kesin giderim. Fatiha okurum göçenlere. Bizim sınıftaydı garibim. Okul bitti.
Konya'lıymış adı fahrettin,yüzü güneşten.. Felçli anne engelli kardeşine bakarmış, Su satar hamallık yapar, simit satarmış.. Siren sesiyle gördüm yerde simitler Ekmekti kutsaldı düşmüştü topladım koştum Düşen emekti birde, asfalt kırmızı olmuş, Kalbim acıdı be fahrettin,kızarmayanlara, fakir ama adam fahrettin... Sen sınavı geçtin Bıraktın gittin he fahrettin..Ağlama.. 1kul
Eskici
Fakat, nihayet bütün ayakkabılar tamir edilmiş, iş bitmişti. Demirini topraktan çekti, köselesini dürdü, çivi kutusunu kapadı, çiriş çanağını sarmaladı. Bunları hep aheste aheste yaptı. Hasan, yüreği burkularak sordu: -Gidiyor musun? -Gidiyorum ya, işimi tükettim. O zaman gördü ki, küçük çocuk memleketlisi minimini yavru ağlıyor... Sessizce, titreye titreye ağlıyor. Yanaklarından gözyaşları birbiri arkasına, temiz vagon pencerelerindeki yağmur damlaları dışarının rengini geçilen manzaraları içine alarak nasıl acele acele, sarsıla çarpışa dökülürse öyle, bağrının sarsıntılarıyle yerlerinden oynayarak, vuruşarak içlerinde güneşli mavi gök, pırıl pırıl akıyor. -Ağlama be! Ağlama be! Eskici başka söz bulamamıştı. Bunu işiten çocuk hıçkıra hıçkıra katıla katıla ağlamaktadır; bir daha Türkçe konuşacak adam bulamayacağına ağlamaktadır. -Ağlama diyorum sana! Ağlama. Bunları derken onun da katı, nasırlaşmış yüreği yumuşamış, şişmişti. Önüne geçmeye çalıştı amma yapamadı, kendini tutamadı; gözlerinin dolduğunu ve sakallarından kayan yaşların, Arabistan sıcağıyle yanan kızgın göğsüne bir pınar sızıntısı kadar serin, ürpertici, döküldüğünü duydu.
Reklam
Sadece düşünün ve hayal edin
Bir arkadaşınız var. Lise de aynı sınıfa düşüyorsunuz. Müzik zevkleriniz sevdiğiniz derler her biri aynı. Arkadaşlığınız güzel bir şekilde ilerliyor. Lise dönemi işte bilirsiniz türlü iğrençliklerde şakalar yapıyorsunuz yeri geliyor canınızı yakıyorsunuz ama bi ufak gülümseme ile canınızın yanması geçiyor. Beraber okuldan çıkıp trene biniyorsunuz.
Okurken Hayal Etmenizi Düşünmenizi Rica Ediyorum..
Bir arkadaşınız var. Lise de aynı sınıfa düşüyorsunuz. Müzik zevkleriniz sevdiğiniz derler her biri aynı. Arkadaşlığınız güzel bir şekilde ilerliyor. Lise dönemi işte bilirsiniz türlü iğrençliklerde şakalar yapıyorsunuz yeri geliyor canınızı yakıyorsunuz ama bi ufak gülümseme ile canınızın yanması geçiyor. Beraber okuldan çıkıp trene biniyorsunuz.
106 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.