"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Hep kendimden bahsederken güzel anılarımı yazardım.İşte kötü bir anım ~
Büyük ihtimalle yazarken ağlayacağım.
Başlıyoruz ~~
Ben daha minicik , miniminnacık bir kızken, ailesine düşkün biriydim.Tahmin edebiliyorsunuzdur zaten...
Bir gün sabah erkenden uyandırdı annem beni, daha uykum vardı niye uyandırmıştı ki beni ?Üstümü giyindiriyor..bu etek
….bak şu hançerin üstüne.
Üzerinde İtalyanca bir cümle: Entrero in un cuore!
manası nedir biliyor musun? ‘’Bir kalbe gireceğim!’’ demek
ve bu senin kalbin. (Sayfa 179)
bu diyaloğa cevaben youtu.be/ZWwtLPtQLHw şunu bırakayım da 179' dan sonra nasıl bir kafayla okuduğum anlaşılsın :D
artık ciddileşebilirim
İlk defa bir kitabı anlatmaya hangi cümleler ile başlayacağımı bulamadım. O kadar çok anlatılacak duygu varken, atlarım, unuturum kaygısı yazmamı yavaşlattı. Ne kadar anlaşılır olabilir bilmiyorum ama denemekten de kendimi alamıyorum.
Ana karakterler Tehmine ve Zaur’un okuyuculara birer mektubu var, naçizane yazdığım, birazcık da olsa
Ne güzel yahu. Memlekete gitmek. Şimdi daha anlamlı. Araya kitap girdi ya ondan. Kitaplı dostluklar. Birazdan toplarım eşyalarımı. Bir de İstanbul bu be. Ötesi var mı allasen? Çocukluğuma gideceğim aga. İstanbul bu. Ey büt-i nev edâ olmuşum müptelâ.
Eyüp mezarlığına kesin giderim. Fatiha okurum göçenlere. Bizim sınıftaydı garibim. Okul bitti.
Her şey Gölgesizler’deki berberin şu sözleriyle başlamıştı: “Desene yaşam tekrarlardan oluşuyor… Yanıma oturtmuş, gözlerindeki cellat gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu. ‘Tekrarlardan değil, tekrarların tekrarlarından.’” Tabii bu başlangıç Hasan Ali Toptaş’ın sessiz kıpırtılarla ördüğü soluk soluğa bağıran dil cümbüşü için geçerli. Başlayan ama
Bırakın da adam gibi çekelim acımızı. Yok ağlama, yok üzülme, yok dertlenme, yok sakin ol, yok bu da geçer, yok yarın başka bir gündür, yok sen güçlüsün, yok erkekler ağlamaz, yok karizmanı çizme…
Yeter be arkadaş!
( İkisi de aynı an da içeriye girer. Oldukça sinirli bir şekilde aynı anda hareket edip, aynı anda konuşur… )
Kair / Riak – Kahretsin!
Kair / Riak – Hep senin yüzünden!
Kair / Riak – Beni tekrar etmeyi bırak!
Kair / Riak – Lütfen…
( Biri konuşur diğeri sadece ağzını oynatır diğeri konuştuğunda… )
Kair – Tamam.
Riak – Bence